'Multimedia Hazal ve Ekin'
O an ne düşünerek kabul ettim bilmiyorum ama kendi intikamımı alabilmek için Ekine kendi intikamında yardım edecektim. Ah tabi birde muhteşem tarih ödevimizi unutmamak gerekirdi. Her şey o aptal ödev yüzünden olmuştu. Eğer tarih ödevi olmasaydı şuan ilgilendiğim tek şey kendi intikamım olacaktı. Ya da olmayacaktı. Kimi kandırıyorum ki o ödev olmasaydı kendi intikamım için bile Ekine nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum. Bunun içinde ona yardım etmek zorundaydım.
Dolabımdan beyaz bir şort ve siyah salaş bir gömlek çıkarıp yatağımın üzerine attım. Ekinle buluşacaktık ve planının detayları hakkında bilgi edinecektim. Üzerimdeki pijamadan kurtulup banyoya gireceğim sırada odayı dolduran telefonumun zil sesiyle tekrar döndüm ve arayanın kim olduğuna bakmadan cevapladım.
"Evet" dedim düz bir sesle. Karşımdaki kişi birkaç saniyelik sessizliğin ardından konuştu.
"Merhaba Hazal. Erdinç ben nasılsın?"
Kahretsin bu çocuk tamamen aklımdan çıkmıştı. Kardeşi insanda kafa mı bırakıyordu ki.
"Ah merhaba. İyiyim sen" dedim mahcup bir ifadeyle.
"İyiyim. Aslında şey için aramıştım. Eğer müsaitsen akşam seni yemeğe götürmek isterim." Bende gelmek isterim. Demeyi çok isterdim ama çatlak kardeşin varken bu ne mümkün.
"Aslında gelmeyi çok isterdim ama bu gece amcama sözüm var. Ama en kısa zamanda bunu telafi edeceğim" dedim.
Ekin yüzünden kendi intikamımdan taviz verdiğime gerçekten inanamıyorum. İçimdeki saçlarımı yolma isteğimi bastırarak ekledim."Çok üzgünüm"
"Sorun değil gerçekten daha sonra acısını çıkartırız."
"Buna emin olabilirsin" dedim. Ardından görüşürüz kendine iyi bak dileklerimizden sonra telefonu kapattık.
Bir saattir rahatlamaya çalıştığım sıcak sudan artık çıkmam gerektiğinin farkındaydım. Ancak rahatlayamadığımın da farkındaydım. İçinde bulunduğum durum farklıydı. Aklımda bir ton düşünecek şey vardı bir o kadar da düşünecek hiçbir şeyim yoktu. Bir yanım bu yolun henüz başındayken vazgeçmemi söylerken diğer yanımsa savaşmam gerektiğini söylüyordu. Kalbim her şeyi bırakıp hayatıma bakmamı söylerken beynim bağımsızlığını ilan etmiş bir şekilde geri adım atmamam için çırpınıyordu. Kararsızlık canımı sıkıyordu. Betimlenemeyecek derecede canım yanıyordu. Fiziksel bir acı değildi ama ruhum can çekişiyordu. Daha fazla düşünüpte acı çekmemek için mantığımla hareket etmeliydim. Bütün hayatım boyunca hep mantığımla hareket etmiştim zaten. Ben mantık insanıydım. Kalbimin dediklerini asla dinlemezdim. Onu dinlersem aptal durumuna düşeceğimi bilirdim. Çok insan görmüştüm kalbinin sesini dinleyip sonrasında pişman olan. Ben öyle olmayacaktım. Ben asla pişman olmayacaktım.
Kalbimin çırpınışlarına son vererek banyodan çıktım ve daha önceden hazırladığım kıyafetlerimi giyerek saçlarımı kurutup yandan bol bir şekilde ördüm. Telefonumu da alarak Ekinin mesaj attığı yere gitmek için evden çıktım.
Dışarıdan oldukça şık bir mekan gibi duran ancak içerisi oldukça basık, sigara ve alkol kokan izbe bir yerdi. Henüz saatin erken olmasına rağmen hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Etrafta bakışlarımı gezdirerek Ekin'i aradım ama bulamayınca henüz gelmemiş olabileceğini düşünerek bar tezgahının önündeki yüksek sandalyelere oturdum. İnsanların yüksek müzik eşliğinde birbirlerine sürtünerek dans ediyor olması mide bulandırıcıydı.
Kısa süreli beklememin ardından birisi tarafından izlendiğimi hissederek irkildim ve başımı çevirdim. Sarışın, mavi gözlü ve birçok kızın ağzını açarak bakabileceği tipte bir çocuk gözlerini üzerime dikmiş, adeta bakışlarıyla beni taciz ediyordu. Huzursuzca oturduğum yerden kalktım ve dışarıda beklemeye karar vererek çıkışa yöneldim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eğer İstersen
Teen FictionSigarasından son bir nefes çekerek yere attığında gri dumanını başını bana çevirdiğinde dudakları arasından bıraktı. Yerdeki sigara izmaritini ayağıyla ezerek vücudunu bana çevirdiğinde gözlerini gözlerime sabitledi. Belli bir süre gözlerini dahi kı...