23.Bölüm

191 8 0
                                    

Playlist: Teoman- Sardunyalar Arasında 

Multimedia: Cansu

---

Zifiri karanlık gözlerimi kör edercesine bakışlarımda ki canlılığı benden çaldığında içimdeki ürpertiyle bir şeylere ulaşmaya çalıştım. Bir şeyler görebilme, tanıdık bir yüz görebilme umuduyla; delirmiş gibi başımı sağa, sola çevirerek karanlıktan kurtulmaya çalıştım ancak başaramadım. Nereye gittiğimin farkında dahi olmadan karanlığa doğru sık adımlarla ilerledim. İçimdeki korku git gide büyürken buradan kurtulmak için çığlık atmaya çalıştım fakat karanlık bütün kelimelerimi yutmuşcasına çığlıklarımı geri yuttum. Bütün bedenim korkuyla kıvranırken bir çıkış yolu ararcasına sağa sola çarparken, kulaklarımda annemin sesi çınlıyordu. Ne söylediğini anlayamıyordum ancak bunun annemin sesi olduğuna emindim. Küçükken bana ninni söyleyen, ilk kelimelerimi öğrenmemi sağlayan, ilk masalımı anlatan bu ilahi sesi nasıl unuturdum ki?

Annemin fısıltı gibi çıkan sesi bedenimi kucaklayan bütün korkularımı dağıtırken hareketlerimde bununla birlikte kesildi. Olduğum yerde annemin sesine dikkat kesilirken anlamsız gelen kelimelere herhangi bir anlam yüklemeye çalışıyordum. Annemin yumuşak ses tonu boğuk bir hal alırken karanlık sanki bütün kelimelerimi kendisine saklıyormuş gibi hissederek ürperdim. Bir süre sonra annemin yumuşak sesi acı çeken bir hale bürünürken, derinlerden bir yankı yankılandığında kulaklarımda sadece aynı kelimeler vardı.

"Affet, meleğim. Anneni affet."

Ardı arkasına işkence gibi gelen bu sözler bulunduğum yerde dizlerimin üzerine çökmemi sağlarken bütün bedenim korkuyla titredi ve sonunda sesimi bularak karanlığın en derinlerinden gelen bu sese karşı bağırdım.

"Anne! Yardım et bana!?"

"Affet, bitanem"

Annemin benden af dileyen sesi gözyaşlarımın akmasına neden olurken benden neden böyle bir şey istediğinin cevabını veremiyordum. Zifiri karanlık beni içine hapsetmişti ve bana verdiği tek şey annemin af dileyen sesiydi.

"Neden af diliyorsun, anne! Bana yardım et" diyerek bağırdığımda yine aynı cevabı aldım. Bedenim sarsılarak ağlamaya başladığında "Korkuyorum, anneciğim" diyerek fısıldadım.

"Hazal"

Annemin af dileyen sesi de yok olduğunda artık tamamen karanlığa teslim olmuştum. Çıldırmış gibi ağlamak ve boşluğa bağırmak dışında yapabildiğim hiçbir şey yoktu. Korkuyordum ve bana yardım edebilecek kimsem yoktu. Ailem beni bırakıp gitmişti ve hatta belki de beni terk etmişti. Artık yapayalnızdım ve karanlığa hapsolmuştum. Beni buradan çekip çıkartacak, hapsolduğum zifiri karanlığa bir kibrit çakacak kimsem kalmamıştı.

"Hazal, uyan!"

Bedenim benden hariç bir vücudun varlığını hissettiğinde saçlarımın arasında hissettiğim parmaklar beni gördüğüm kabusun derinlikleri arasından çekip almıştı. Karanlık yerini parlak bir ışığa bırakmış ve bilincim gerçekleri henüz ayırt edecek kadar kendine gelememişti.

Gözlerim aniden açıldığında bulunduğum yerin zifiri karanlık bir oda değil de Ekin'in kollarının arası olduğunu anlamam saniyelerimi alırken hızla kollarımı boynuna doladım. Korkuyla çarpan kalbim kulaklarımda uğuldarken o da kollarını belime dolayıp beni göğsüne bastırdığında gözlerimden akan birkaç damlaya engel olamadım.

"Şşt, sakin ol. Sadece kabus gördün"

Ekin'in yumuşak ses tonu kalp ritmimi normale çekerken derin bir iç çektim. Hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim ve beni korkutan şey karanlıktan ziyade annemin af dileyen sesiydi.

Eğer İstersenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin