12.Bölüm

220 11 0
                                    

"Multi Hazal"

"Siz ikiniz bu kadar çabuk mu gidiyorsunuz?"

Duyduğumuz sesle beraber hareketlerimiz aniden kesilirken olduğumuz yerde kalmıştık. Gözlerimi yumup kaşlarımı çatarken Ekin'in kısık sesle küfür savurduğunu duyarak gözlerimi tekrar açtım. Tedirgin bakışlarımı ona çevirdiğimde başını sağa yatırarak gözlerime baktı. Onunda en az benim kadar tedirgin olduğunu fark etmiştim. Bana bakan gözlerindeki değişen duyguya bir anlam yükleyemeden aynı sesle tekrar irkilmiştik.

"Sabaha kadar sizi bekleyemem gençler. Olaya dramı sonra katarız. Şimdi...yüzünüzü dönün."

Arkamızdaki çocuğun tekrar konuşmasıyla Ekin omzumda olan kolunu çekip belime koyarak beni kendine çekti. Gözlerini yumup tekrar açtığında "Sakın korkma." dedi.

Tedirgince yutkunarak cevap vermemi dahi beklemeden belimdeki elini daha da sıklaştırarak yavaşça öne dönmemizi sağladı. Dişlerini birbirine kenetlediğinde canının acıdığını fark ederek yüzümü buruşturdum. Onun canın yanması benimde canımı yakıyormuş gibi hissettirirken başımı eğerek sessiz kaldım. Karşımızdaki esmer çocuk elinde bir silah ve alaylı sırıtışıyla bize bakıyordu.

"Evet...Bakalım sizin için ne yapabilirim?"

Çocuk tekrar konuşurken bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Ekin dişlerinin arasından tıslayarak "Bizim için bir şey yapmana gerek yok. Köpeği olduğun pezevengi çağır" dedi.

Kıvanç'ın buraya gelme fikri korkumu farklı bir boyuta taşırken bedenim kasıldı. Ekin bunu fark ederek belimdeki elini hareket ettirerek omzuma çıkardı ve beni göğsüne yasladı.

"Emin ol onun buraya gelmesi sizin açınızdan daha kötü olur...İkiniz birden biteceğine...biriniz bitin? Kızı bana ver ve Kıvanç'a seni elimden kaçırdığımı söyleyim"

Çocuğun söyledikleri dehşete düşmeme neden olurken bakışlarım Ekin'i buldu. Beni burada bırakıp gitmemesi için bir sebep yoktu. Ona bunu zorlayacak bir şey yoktu. İfadesiz bakan bakışları endişelenmeme neden olurken bütün korkumla, endişemle, öfkemle, acizliğimle ona baktım. O benim aksime karşımızdaki esmer çocuğun elindeki, tetiği çekilmiş silaha bakıyordu. Kahve gözleri koyulaşmış ve tehlike saçıyordu. Ancak ne düşündüğüne, ne hissettiğine dair en ufak bir iz yoktu.

Ekin'in kasılan bedeni gevşerken gözlerini bir an için kapatarak sırtımdaki elini gevşetti. Gözlerini açtığında bana bakmasını bekledim ancak hala ifadesizce karşıya bakıyordu. Onun için buraya gelip hayatımı riske atmama lanet ettim. Aptal gibi davranmıştım. Onun için neden endişe etmiştim ki sanki. O düşünmeden beni düşmanının eline verirken, ben neden kendi düşmanım için endişe edip Kıvanç'ın ona zarar vermesine ve hatta öldürmesine göz yummamıştım ki. Benim yapamadığımı yapmak isteyen Kıvanç'a neden destek olmamıştım. Böylece farlı bir yoldan -acı bir yoldan-benim intikamımda alınmış olurdu. Ama ben tam bir ahmak gibi davranarak Ekin'e yardım etmiştim.

İçimde bir yerlerde kendini Ekin'e yakın hisseden Hazal'ın kalp kırıklığını yok saymaya çalışarak Ekin'den uzaklaşmaya çalışmıştım. Ancak o beni şaşırtarak kolumdan tutup arkasına geçmemi sağlamıştı.

Ekin'in "Kıvanç'a ne kadar da sadıksın" derken ses tonu alaycıydı ancak "Şimdi benim olanı istemek ne demek göreceksin" derken kesin, öfkeli ve bir o kadar da alaycıydı.

Çocuk beklediği cevabı alamamanın ve üstüne bir de tehdit edilmenin verdiği şaşkınlıkla bakışlarını bizden çevirince, Ekin bunu fırsat bilerek çocuğun elindeki silaha doğru bir hamle yaparak silahın yere düşmesini sağladı. Çocukta üzerindeki şaşkınlığı atarak Ekine yumruk attığında çığlık atıp ellerimle onu tutup yere düşmesini engelledim. Vücudunda ki kesikler ve yaralar hareket etmesini zorlaştırdığı için normalde kolaylıkla dövebileceği bu çocuğa karşı pek fazla şansı yoktu ancak bu Ekin'di. Her zaman şaşırmama neden olan o ukala çocuk.

Eğer İstersenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin