Aynada kendime bakarken içim korku ile doluydu. Az sonra babamın benim için seçtiği müstakbel nişanlımla tanışacaktım. Üzerime babamın küçük prensesinin saflık ve temizliğini sembolize etmesi için seçtiği beyaz elbiselerden birini giymiştim. Altına da Amina Muaddi marka topuklu terliklerimi geçirdim.
Bugün ve yarın mükemmel olmak zorundaydım. Babamla yaptığımız anlaşmayı tehlikeye atmaktan korkuyordum. Çünkü sonuçta eğer isterse beni yarın evlendirebilirdi. Ama bunun yerine benimle anlaşmaya varmayı seçmişti. Ayrıca müstakbel nişanlım da bunu kabul ettiğine göre anlayışsız biri olamazdı.
Annem burada olsa her şey çok daha kolay olurdu. Hatta belki bu nişan törenini bile bir süre daha engelleyebilirdi. Onu kaybettiğimde 11 yaşındaydım. Yatılı okula da aynı yıl gönderilmiştim. Ergenlik yıllarım daha çok travma sonrası stres bozukluklarıyla savaşmakla geçti. Ağır bir depresyon atlattım. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalandım. Günlerce ağzıma bir lokma yemek koymadan derslere giriyordum. Canım hiç bir şey yemek istemiyordu. İştahım tamamen kesilmişti ve tüm arkadaşlarımdan daha zayıf görünüyordum. Bazen sırf bunu fark eden öğretmenlerim ve arkadaşlarım peşimi bıraksın diye önlerinde ağzıma birkaç lokma koyuyordum. Ama midem öylesine küçülmüştü ki tuvalete gidip yediğim yemekleri hemen geri çıkarıyordum. Bu durum hayatımı tehdit ettiği bir noktaya gelmek üzereyken okul yönetiminin müdahalesi ile bir psikiyatristi görmeye başladım. Söylediğine göre annemi kaybetmek ve babamdan yeterli ilgi ve sevgiyi görememek beni bu hale getirmişti. Çok sıkı bir tedavi ile toparlandım. Sonra da kendimi derslerime adadım. Çünkü zaten yapacak pek de bir şeyim yoktu. Ayrıca düşünmemek bana iyi geliyordu. Yeni bir şeyler öğrenmek de düşünmemenin en kolay yöntemiydi. Bir noktadan sonra derslerime çalışmak benim için terapi haline gelmişti.
Üniversitede ne okuyacağıma bundan 2 yıl önce karar vermiştim: Ekonomi ve Sosyoloji. Amacım istediğim bu iki bölümden birine girmek sonra da diğeri ile de ÇAP yapmaktı. Ben zengin bir ailede doğmuş, hayatım boyunca da maddi açıdan hiç bir zorluk çekmeden büyümüştüm. Bu kadar zengin bir adamın kızı olup sınıfsal eşitlikleri ortadan kaldıracak ekonomik paketler geliştirmeyi hayal etmek belki de ironikti. Ama bu benim hayalimdi.
Bir süre odamın camından yarın nişan töreninin yapılacağı bahçenin hazırlanmasını izledim. Sonra zihnim başka yerlere doğru yol aldı. Trafikte gördüğüm Maserati'deki adamı düşünmeye başladım. Gece gibi karanlık gözlerini, keskin çenesi ve dolgun dudaklarını... Adamın kim olduğuna dair hiç bir şey bilmiyordum. Onunla sadece birkaç saniye konuşmuştum. Yalnızca bana ders vermeye çalıştığı birkaç saniye... Hayatım boyunca hiç kimsenin dış görüşünden bu kadar etkilenmemiştim. Yatılı okuldaki erkekler gibi değildi. Kendinden emindi, olgundu, güçlüydü...
Bu zamana kadar birkaç sevgilim oldu. Ama ya aldatıldım ya da terk edildim. Sebep olarak da genelde benzer şeyleri söylediler: İlişkiye tam olarak kendini veremiyorsun... Yani zaten, çoğu zaman bir erkek arkadaşım olması gerektiği için bir erkek arkadaşım varmış gibi hissediyordum. Sanki diğer kızlar gibi normal olabilmek için bir erkek arkadaşa sahip olmak zorundaymışım gibi... Ama aslında hepsi akılları sadece cinselliğe çalışan mal kafalı tiplerdi. Genelde erkekler cinsel birliktelik konusunda inanılmaz ısrarcı oluyorlardı. Bense ilk öpüşmeden sonra tam tersine onlardan soğuyor, kendimi geri çekiyordum. Sonrası malum...
Peki Maseratili adamı öpmek nasıl olurdu? Parmak ucumda uzanıp onun dudaklarının üzerine kendi dudaklarımı bastırmak...
Bir süre bunu hayal etmek istedim. Sadece öpüşmeyi değil öpüşmekten ötesini de hayal etmek istedim. Cinsel sağlık derslerinde öğrendiğim kadarıyla sonrasını düşünmek çok da zor olmadı. Gözlerim kapalı, parmaklarım dudaklarımın üzerindeydi. Kalbim ise heyecanla hızlı hızlı atıyordu.
Ne yapıyorum ben? 18 yıldır çevremdeki erkeklerle olabilecek tüm cinsel aktivitelerden kaçınırken, şimdi burada müstakbel nişanlımı beklerken, tanımadığım bir adamla cinsel fanteziler kuruyorum. Tam anlamıyla kafayı yedim.
"Prensesim..." Aniden odamın kapısı açıldı ve içeriye babam girdi. Babam zihnimdeki düşünceleri duyamazdı belki ama yine de korkudan bembeyaz kesildim.
"Babacığım, geldiğini duymadım." Yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu. Cinsel fanteziler kurarken baban tarafından basılmak kadar utanç verici başka çok az şey olmalıydı.
"Günün nasıl geçti? Burada olmaya alışabildin mi?"
Aslına bakarsan nişan törenini düşünmediğim anlarda harikaydı. Üstelik bugün neredeyse çok yakışıklı bir adamla tanışmak üzereydim. Birçok sebepten dolayı bunları söylememeyi seçtim.
"Nişan ayakkabılarımı almak için alışverişe çıktım. İstanbul'u çok özlemişim."
"Güzel, bunu duyduğuma sevindim. Müstakbel nişanlınla tanışmak için heyecanlı mısın?"
"Heyecandan ziyade gerginim babacığım. Yarın nişanlanacağız ve onu yalnızca bir gün önce görmeme izin verdin. Hiç değilse daha önce tanışmış olsaydık... Ayrıca en başta bunun görücü usulü bir evlilik olmasından dolayı kendimi sorguluyorum. Böyle olmak zorunda mıydı babacığım?" Gözlerim dolmuştu, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Derin bir nefes alıp iç geçirdi. "Annen ve ben de görücü usulü evlendik. Ben de onu tanımıyordum ama 48 saat içerisinde ona aşık oldum. Hayatımın en güzel yıllarını onunla geçirdim."
Gözlerimi devirdim. Bu konuşmayı zaten milyon kez yapmıştık. Milyon birinci kez de bana aynı cevabı veriyordu. "Daha önceki anlatışında 24 saat içerisinde aşık olduğunu söylemiştin."
Ellerini omuzlarıma koyarak konuşmasını sürdürdü. "Annen de senin gibiydi. Çok güzel ve hazır cevap."
"Her neyse. Sizin evlendiğiniz zaman 20 sene önceydi. Instagramı bırak, telefon bile yoktu. Kiminle evleneceğimi araştırabilirdim. Eğer ismini ve soyismini vermiş olsaydın..."
"Artık bir önemi yok güzel kızım. Zaten birazdan burada olacak. Seni temin ederim çok efendi bir adam."
"Üniversite için sorun çıkarmayacağından eminsin değil mi?"
"Sen merak etme. Eylülde üniversiteye başlayacağını biliyor. Düğün için bekleme konusunu da hiç sorun etmedi. Zaten o da bu sürede daha çok çalışıp geleceğinizi garanti altına almak istiyor. Dediğim gibi hem çok efendi hem de çok saygılı biri."
Sanırım bununla yaşabilirdim. Belki aşık olmayacaktım ama saygı ve sevgi çerçevesinde bir evlilik yürütebilirdim. Mezun olduktan sonra da çok çalışıp kendimi başarılı bir kariyere ve hayallerimi gerçekleştirmeye adayabilirdim.
"Ayrıca senin okuman annenin en çok istediği şeylerden biriydi. Bunun gerçekleşmesine kimsenin engel olmasına izin vermem."
Gözyaşlarım tekrar göz pınarlarıma dolduğumda çatallaşan bir ses tonuyla kelimeleri bir araya getirmeye çalıştım. "Baba. Eğer annemle sen birbirinize bu kadar aşıktıysanız, annem neden antidepresan içerek intihar etti?"
---------------------------------------------------
Hikayeyi görsellerle süslememi ister misiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...