Yalnızca Sen ve Ben (+18)

1.7K 12 0
                                    

"Özcan ile evlenmek mi?" Gözleri şaşkınlıkla açılıp ayağa kalktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Özcan ile evlenmek mi?" Gözleri şaşkınlıkla açılıp ayağa kalktı. Bana doğru birkaç adım attıktan sonra ellerini göğsünde bağlayarak konuşmaya başladı.

Bu soru da neyin nesi? Hepsi bir yanlış anlama olabilir mi? Peki o zaman bu neyin töreni ve neden Afra üzerinde beyaz saten bir sabahlık giyiyor? Afra kiminle evleniyor?

"Senin kimseyle evlenmene izin vermem Afra." Ona doğru birkaç adım da ben attım. Tek bir hareketi ile onu kollarımın arasına almaya hazırdım.

" bu senin kararın değil. bir şeyleri yanlış anlamışsın ben evlenmiyorum. Yani hiç değilse bugün evlenmiyorum." Öyle rahatlamıştım ki... Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hafiflemiş hissediyordum. Ta ki Afra'nın gözlerinde bana karşı uzaklığı farkedene kadar.

"Özür dilerim. Hakan senin Özcan ile evlendiğini söyledi."

Arkasını döndü. Parmaklarını sırtında yazan yazıyı işaret edecek şekilde gösterdi. Bride team...

Tekrar bana doğru dönerek kollarını tekrar göğsünde birleştirdi. Bu duruş bana sinirli olduğunu gösteriyordu.

"Bu Banu teyzenin düğünü. Benim de bir an önce giyinip aşağıya inmem gerekiyor. İzin verebilir misin?" Elini kapıya doğru uzatıp dışarı çıkmamı işaret etti. Ama dediğini yapmadım.

"Biraz konuşabilir miyiz?"

"Neyi konuşacağız? Konuşacak bir şey kalmadı ki. En son beni artık istemediğini söylemiştin. Ben de artık seni istemiyorum." Sözleri sertti. Can acıtıcıydı. Aynı benim onun kalbimi kırdığımı bildiğim gibi o da benim kalbimi kırdığını biliyordu ama buna devam ediyordu.

"Afra ben çok özür dilerim."

Daha ben devamında söyleceklerimi söyleyemeden sözümü bir hışımla kesti. "Özürlerini kendine sakla."

Sabredecek gücüm kalmamıştı. Ona doğru birkaç adım daha atarak aramızdaki boşluğu kapattım. Bağladığı kollarını çözüp ellerini avucumun içine aldım. Ona tekrar dokunmak içimde güzel duygular uyandırmıştı. Onda da uyandırdığını biliyordum. O odada daha önce çok özel anılarımız olmuştu. İkimizin de unutması için üzerinden başka bir hayat geçmesi gerekiyordu. Ama başka bir hayat yoktu. Bu hayatta o bana aitti, bense ona... Sadece Afra'yı çok kırmıştım ve onu ikna etmek zorundaydım.

"Seni istemediğim gerçek değildi. Sadece ben sarhoştum ve sinirliydim. Yapmamam gereken şeyler yaptım. En son istediğim bu olsa da seni kendimden uzaklaştırdım. Sadece o da değil. Senden gerçekleri gizledim ve sana yalan söyledim. Hatalarımı kabul ediyorum."

"Aşama kaydetmişsin. Ama yeterli değil. Buraya benim başkası ile evlendiğimi duyduğun için geldin, değil mi? Beni sonsuza kadar kaybedeceğini bilmesen yine de gelir miydin?"

"Evet bir haftadır sana ulaşmaya çalışıyordum. Bilmediğin şeyler oldu." Tekrar devam etmeme izin vermeden sözümü kesti.

"Ben sana ne olduğunu söyleyeyim. Beni sonsuza kadar kaybedeceğini düşündüğün için buradasın. O korkuyu yaşadığın için bunları söylüyorsun. Çünkü bana sahip olduğuna inanıyorsun. Seninki aşk değil, sevgi değil, ne biliyor musun?"

Cevap vermemi bekledi. Sonunda "Ne?" Diye sordum.

"Hakimiyet. Güç."

İtiraz etmek için ağzımı açmaya çalıştım ama beni susturup kendisi konuşmaya devam etti.

"Beni yalanlarınla hayal kırıklığına uğrattın. Sonra sözlerinle kalbimi kırdın. Senin peşinden geldim ama sen Yasemin ile çekip gitmiştin. Bana ne söylesen de artık bende karşılık bulmuyor. Şu an bu benim düğünüm olmayabilir. Ama babam gelecek yıl beni seçtiği adamla evlendirdiğinde olacak. Ona bu sefer karşı çıkmayacağım çünkü umrumda değil. Kendi seçtiğim adam bile kalbimi paramparça eden bir canavarken babamın seçtiği adam neden ondan daha iyi olsun?" Sözleri pişmanlıklarıma pişmanlık katıyordu ve o durmuyordu... Güzel ellerini yüzüme koydu. Neredeyse beni öpecek kadar yakındı.

"Bana bak son kez. En son görüşmemizde bana sen benim tanıdığım Afra değilsin, gözlerinin içine baktığımda o eski masum kızı göremiyorum demiştin. Ama yanılıyordun. O eski Afra'ydı. Peki şimdi kimi görüyorsun biliyor musun?" Cevap vermem için tekrar sustu. İstediğini yapıp sanki konuşmak için değil de onu öpmek için dudaklarımı araladım. Ağzımdan da bir sözcük döküldü.

"Kimi?"

"Ellerinle yarattığın yeni Afra'yı. Senin taktiğini uygulayacağım. Bana yine son görüşmemizde demiştin bunları aklımdan çokça geçirdim. Neden ben de senin gibi olmuyorum? Her gece başka biriyle birlikte ta ki bedenimden ve ruhumdan tüm izlerini söküp atana kadar..."

Ellerini avuçlarımın içine alıp sinirle sıktım. Dayanacak gücüm kalmamıştı. "Böyle bir şey yapamazsın."

"Buna sen karar veremezsin." Gözlerinde öfke vardı. Ama başka bir şey daha vardı. Bana duyduğu aşk... Onu görebiliyordum. Beni kırmaya çalışıyordu ama orada gözlerinde onu gizleyemiyordu.

Onu kendime çekip kulağına fısıldadım. "Öyle mi?"

"Bırak beni." Elleri ellerimin arasında, bedeni bana yaslanmış bir şekilde dururken çırpındı.

"Öyle bir seçenek yok." Bir elini serbest bırakıp elimi kalçasına götürdüm. Kalçasını sıkıp kendime doğru iyice bastırdım. Tek hareketimle nefesi hızlanmıştı. O da bunu istiyordu. Sadece itiraf edemeyecek kadar gururluydu. Yüzümü geri çekip tam karşısına getirdim. Dudaklarına uzandım. Kendini geri çekmedi. Onu öperken tekrar kendimi kaybetmek üzereydim. Dudaklarını sadece öpmüyor aynı zamanda ısırıyordum. Çok beklemiştim. Şimdi onu tüketmek için sabrım kalmamıştı. Ona sahip olmak için bekleyeceğim bir milisaniye bile kalmamıştı...

Kollarımın arasında duruyor, dokunuşumla titriyordu. Ellerimle göğüslerini avuçlarımın arasına aldığım anda boynundaki hassas noktayı da emmeye başladım.

"Onur..." Adımı dudakları arasında tekrar böyle duymak en güzel rüyalarımdan biri gibiydi. Parmaklarımı aşağıya üzerindeki beyaz sabahlığın bittiği noktaya götürüp bacaklarının içini okşamaya başladım. Parmaklarımı biraz yukarı götürdüğümde içinde iç çamaşırı olmadığını farkettim. Onu hemen yanımızda duran masaya yasladım ve kafamı bacaklarının arasına indirdim. Dilim ona değdiğinde o ıslaktı... Çok ıslaktı... Ona tekrar sahip olmadan önce onun rahatlamasını sağlamak istiyordum. Önce yavaş yavaş sonra hızlanarak onu yalamaya devam ettim. Ellerini kafamın üzerine götürüp saçlarımı parmaklarının arasına aldı. O orgazm çığlıkları atana kadar ben onu az önce makyaj yaptığı masaya oturtmuş en güzel dondurmayı ya da şekeri yalıyor gibi yalıyordum. Islaklığı tüm yüzümü kaplamıştı. Onunla dolup taşıyordum. O da benimle...

AfrâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin