Düğün Töreni

667 12 1
                                    

"O çiçekleri girişe koyun, lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"O çiçekleri girişe koyun, lütfen." Konuklar tören için gelmeye başlamıştı. Gelemeyenler ise iyi dileklerini içeren notlar ile çiçekler yolluyorlardı. Tören alanındaki son kontrolleri de yapıp giyinmek için odama çıkmak üzereydim. Sanki neredeyse 3 ay önce orada benim nişanım yapılmamış gibi aklımda kalan son hatıra kırıntıları da silinmek üzereydi. Kalan son anılar da zaten nişanlımla ilgili değildi. Hatta onu tamamen unutmuştum. Aklımda kalan başka biriydi. Başka bir şeydi. O sert ve keskin bakışlar, o dominant tavır, o yumuşak öpüş... Onların tek bir sahibi vardı. O da ismini bile unutmam gereken kişiydi.

"Sen hala giyinmedin mi? Hadi konuklar gelmeye başladı." İrem üzerine sarı saten bir elbise giymişti. Ona ne kadar güzel göründüğünü söyleyip koşarak odama gitmeye koyulurken arkamdan bağırdı.

"Her şey harika görünmüyor mu? Bizimle gurur duyuyorum." Gülümseyerek ona döndüm.

"Ben de, ben de." Bu kadar kısa sürede gerçekten de iyi bir iş çıkartmıştık. Hem seyahatimizi planlarken hem de Banu teyze için küçük bir düğün töreni organize etmiştik. Aslında bu yaklaşık 50 kişinin katılacağı evimizin bahçesinde gerçekleşen küçük bir törendi. Ama İrem ile canla başla çalışıp bunca sene benden ilgisini ve desteğini hiç esirgemeyen Banu teyze için unutulmayacak bir organizasyon yapmaya çalışmıştık.

Canlı piyano "Can't Help Falling in Love" çalarken son kez içeride dolup taşan beyaz zambaklara baktım. Tüm yaz gözümün önünden film şeridi gibi geçerken neredeyse aşkı bulduğumu sandığım aklıma geldi. Birkaç saat sonra tüm bunları ardımda bırakacaktım. Törenden birkaç saat sonra havalimanında olacaktık. Uçuşumuz 12 saat süreceği için yorgunluğumuzu uyuyarak uçakta atacak, ertesi gün de başka bir kıtada yeni bir başlangıç yapacaktık. Şimdi ise tek yapmam gereken gidip günler önce seçtiğim pembe tül elbiseyi üzerime geçirip aşağıya geri dönmekti.

 Şimdi ise tek yapmam gereken gidip günler önce seçtiğim pembe tül elbiseyi üzerime geçirip aşağıya geri dönmekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cumartesi günü sabah uyandığımda saat öğlendi. Son 1 hafta tamamen benim üzerimden geçtiği için bu uyku ile biraz dinlenmiş hissediyordum. Kafamdaki bugün bir şekilde Afra'ya ulaşmak ve artık aramızdaki bu anlamsız ayrılığa son vermekti.

Ona ulaşabileceğim çok fazla bir yol yoktu ama gerekirse kapısında kamp kurup bugün onunla konuşmayı başarmalıydım. Özcan ile ilişkilerinin son durumu hakkında da en ufak bir bilgim yoktu. Son görüşmemizde sinirden gözlerim kör olmasa Afra'nın onu sevmediğine emin olmamak için bir nedenim olmayacaktı.

Telefonumu elime aldığımda Hakan'dan gelen arama olduğunu gördüm. Cenaze işleri nedeniyle son bir haftadır sessizde kullandığım için çok şaşırmadan onu geri aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı.

"Günaydın. Beni aramışsın." Sesim hala hafif uykulu geliyordu.

"Günaydın bro. Seni merak ettim, nasılsın?"

"İyiyim işte aynı. Bir şey mi oldu?" Son bir haftadır zaten neredeyse her gün görüşüyorduk. Amcamın ölümüne alıştığımı da gayet iyi biliyordu. Bu sabah beni merak etmesine şaşırmıştım ama büyük ihtimalle ilgili bir arkadaş olmaya çalışıyordu.

"Anladım. Seni gelip alayım. Tekne ile açılalım. Sonra da bir çilingir sofrası kurarız, ne dersin?" Kulağa iyi bir fikir gibi geliyordu ama yapacak başka işlerim vardı.

"Olmaz aklımda başka bir şey var."

"Ne var?" Tek hamlede merakla sordu.

"Afra ile konuşmam lazım." Sözlerimden sonra derin bir sessizlik oldu. Neredeyse kapattığını düşündüm. "Orada mısın?"

"Bence pek iyi bir fikir değil." Sonunda bana cevap verdi ama sesi garip çıkıyordu.

"Nesi iyi bir fikir değil?" Ağzındaki bakla neyse artık çıkartsa iyi olurdu. Gitgide sinirlenmeye başlamıştım.

"Bro bak nasıl söylenir bilmiyorum ama dün gece klüpte takılıyorum. Sonra Burak ile denk geldim. Bana ertesi gün katılması gerektiği bir düğün olduğunu söyledi. Sabah da Afra bir hikaye koymuş. Sanırım Özcan ile evleniyor." Gözlerimi yumup bunun bir kabus olmasını diledim. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Afra bunu bana yapabilir miydi? Neden yapmasın? Ona yaşattıklarımdan sonra bana bunu neden yapmasın?

Telefonu duvara fırlatıp yere düştüğünde etrafa yayılan cam parçalarını izledim. Kalbim ondan daha paramparçaymış gibi hissediyordum. Hemen üzerime pantolonumu ve t-shirtümü geçirip arabamın anahtarını ve cüzdanımı alıp aceleyle evden çıktım. Gidip Afra'yı son bir kez görmek zorundaydım. Hatalarım için af dilemek zorundaydım.

Belki beni affeder. Belki bu düğünü iptal eder. Ya babası? Babası buna asla izin vermez. Belki de babasını da ikna etmenin bir yolunu bulabilirim. Ona bir iş anlaşması önerebilirim. Kızı karşılığında ne kadar isterse verebilirim.

Oraya vardığımda hala bunun tatsız bir şaka olmasını diliyordum ama değildi. Önümdeki araç tören için geldiğini söyleyerek güvenlikten geçtiğinde ben de aynı şeyi söyledim. İçeride sanırım yaklaşık 30 farklı araç vardı. Tören neredeyse başlamak üzere olmalıydı ve Afra gerçekten de az sonra evleniyordu.

Kapıda duran karşılama görevlisine gelinin aşağıya inip inmediğini sordum. İnmediğini ve yukarıda hazırlandığını söylediler. Neyseki bu eve daha önce gelmiştim ve Afra'nın odasının nerede olduğunu biliyordum. Koşarak merdivenleri tırmandığımda beni orada kimin görüp görmediği önemli değildi. Afra'nın odasının kapısına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Orada birkaç saniye soluklanıp kapısını hafifçe tıklattım. Kadife sesi odanın içinden duyuldu.

"Gel." Beni başkası sanmış olsa da bana böyle neşe ile seslenmesi sebepsiz mutlu olmamı sağlamıştı.

Kapıyı aralayıp içeriye girdiğimde odasının bir köşesindeki masanın ucunda makyajını yapıyordu. Gelinlerin etrafında makyajını yapan insanlar olmaz mıydı? Afra'nın büyük bir ihtimalle onlara ihtiyacı yoktu çünkü onun zaten doğal bir güzelliği vardı. Sesimi çıkartmadan onu izlediğim için kim olduğuma bakma ihtiyacı duydu. Elindeki makyaj fırçasını bırakıp yavaşça bana döndüğünde gözlerimiz birbiri ile buluştu. Bu anı son 1 haftadır her gece uyumadan önce hayal etmiştim.

"Senin burada ne işin var?" Sessizliği en sonunda o bozdu.

Kelimelerimi doğru seçmek zorundaydım ama kaybedecek zamanım da kalmamıştı. Doğrudan konuya girmeye karar verdim. "Özcan ile evlenemezsin." 

AfrâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin