Onur hayatımdan çıkalı neredeyse 1 koca ay olmuştu. Bana ulaşmaya çalışmaması için onu telefonumdan ve sosyal medyadan engellemiştim. Ne yaptığını bilememek sinirlerimi bozuyordu ama onu unutmak zorundaydım. Onunla ayrıldığımızdan beri ne dışarı çıkıyor ne de kimseyle görüşüyordum. Banu teyze haftada birkaç kez ziyaretime gelerek neler yaptığımı ve neler yediğimi kontrol ediyordu. Mutsuzluğumun mideme vurduğunu bildiği için bu konuda Arzu ablayı görevlendirmişti. O da sağ olsun peşimden hiç ayrılmıyordu. Okulun başlamasına da 3-4 hafta kalmıştı. Günleri seçeceğim dersleri düşünerek geçiriyordum ama okula başlamaya hiç hazır hissetmiyordum.
Odamın kapısı çalındığında günün ortasındaydık ve ben de her zamanki gibi kitap okuyordum.
"Prensesim gelebilir miyim?" Kapının eşiğinde babamı görünce oldukça şaşırmıştım. Çalışma masamın önündeki arkaya yatan sandalyenin üzerinde kafamı kitaba gömmüştüm. Babamı görünce hemen toparlandım.
"Babacığım senin burada ne işin var?" Gün ortasında babamı evde görmek alışıldık bir durum değildi.
"Seninle tanışmak isteyen biri var. Aşağıya gelebilir misin?" Benimle tanışmak isteyen biri mi? Kim olabilir ki? Onur gelmiş olabilir mi? Ama o zaman babam neden seninle tanışmak isteyen biri var desin ki?
"Kim baba?" Şaşkın bir ifadeyle sordum.
"Hani sana bahsetmiştim ya. Biraz zaman oldu belki unutmuşsundur. Arkadaşımın senin yaşlarında oğlu var demiştim. Üstelik senin başlayacağın okula gidiyor. Ona bir şans verebilir misin?" Ah yine aynı şey mi? Ne diyeceğimi bilemedim. Babam aşağıdaki arkadaşına ve oğluna iyi davranmazsam mutsuz olabilirdi. Zaten yapacak daha iyi neyim vardı ki?
"Tamam üzerimi değiştirip geliyorum." Yanıma gelip kafamın üstüne dudaklarını bastırdı. Onun dediğini yapacak olmam onu gururlandırmıştı.
Üzerime çiçekli yaz elbiselerimden birini geçirip altına da düz babet ayakkabılarımı giyerek aşağıya indim. Babam ve misafirleri bahçede oturmuş Arzu ablanın hazırladığı şeyleri yiyorlardı.
"Merhaba, afiyet olsun." Gülümseyerek misafirlere baktım. Biri genç, biri yaşlı iki kilolu adam bana içtenlikle gülümsediler.
"Merhaba Afra. Hasan kızın aynı rahmetli eşine benziyor." Yaşlı olan babamla konuştu.
"Annemi tanıyor musunuz?" Ona benzetilmek beni mutlu ediyordu.
"Evet. Rahmetli annen benim eşimle çok iyi arkadaştı. Ben Cafer, bu da oğlum Özcan. Özcan'ı belki hatırlarsın çocukken oynardınız."
Hafızamı zorladım ama ismini çıkartamadım. Annemin bize gelen arkadaşlarından birinin çocuğu olabilirdi. Özcan yerinden kalkıp bana elini uzattı. Tatlı ve sevimli bir çocuktu. Benimle aynı boylarda ve enine genişti. Uzattığı elini sıkarken ona baktığımda arkadaştan fazlasını asla göremeyeceğimi biliyordum.
Özcan'ın yanındaki sandalyeye oturup onlara eşlik ettim. Biraz okuldan biraz da gelecekte yapmak istediklerimizden bahsettik. Özcan da benim başlayacağım üniversitede İşletme okuyordu. Her zengin iş adamının çocuğu gibi o da mezun olunca babasının işlerini yapmaya devam edecekti.
"Cafer hadi biz çalışma odama geçelim iş konuşalım. Gençler de kendi aralarında kaynaşsınlar." Babam beni Özcan ile yakınlaştırmak için hamlesini yapmıştı. Ama bu sefer saf Afra değildim. Babam da bana seçim hakkı tanıyacağına söz vermişti.
Babalarımız gittikten sonra Özcan sessizliği bozdu. "Afra biliyor musun? Ben küçükken sana aşıktım." Neredeyse daha yeni bir yudum aldığım limonatamı yüzüne püskürtecektim.
"Özcan... Ben eskiden seninle oynadığımızı hatırlamıyorum."
"Olabilir. Zaten çok hatırlanacak biri değilim." Kendinden bu kadar özgüvensiz bahsetmesi içimi parçalamıştı.
"Öyle deme. Neler yapardık hatırlatsana."
"Bu bahçede senin kaydırak ve salıncak setin vardı. Orada oynardık. Yanlış hatırlamıyorsam hemen şuradaydı."
İşaret ettiği yere bakınca gerçekten o kaydırak setini hatırladım. Tüm gün orada kesintisiz oyun oynardım. Ama hala orada Özcan ile oynadığımızı hatırlamıyordum.
Konuşmasına devam etti. "Kaydırak setinin kocaman bir evi vardı. Kayınca oraya iniyordun. Sonra içindeki merdivenden çıkıp tekrar kayıyordun. Hatırlıyor musun?"
"Evet hatırlıyorum." O anları düşünmek beni çok mutlu etmişti. O anıların hepsinin içinde annem de vardı. Düştüğümde beni o kaldırırdı. Ağladığımda beni kucağına o alırdı. Çok oynarsam artık eve girmem gerektiğini o söylerdi.
"Bir gün birlikte o evin içine kaymıştık. İkimiz yalnızdık ve ben seni öpmeye çalıştım." Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çocukken bir çocuğun beni orada öpmeye çalıştığını hatırlıyordum.
"Beni elimden ısırmıştın." Özcan'ı o anda hatırladım. Tombiş esmer bir çocuk oyun oynarken bana aşık olduğunu söylemişti ve sonra öpmeye çalışmıştı. Demek ki o Özcan'dı. Onu ısırdığımda çok ağlamıştı. Beni anneme şikayet ettiğinde annem 1 hafta orada oynamamı yasakladığı için o çocuktan nefret etmiştim.
"Ben çok özür dilerim." Gecikmiş de olsa bir özürü hak ettiğini düşündüm. Çocuğun canını yakmıştım.
"Saçmalama. Asıl ben özür dilerim. Seni öpmeye çalıştığım için. Ama o zaman da bugünkü gibi çok güzeldin."
"Özcan çok teşekkürler." Yolun başında tüm umutları yok etmek için konuşmaya devam ettim. "Özcan bak babam ne dedi bilmiyorum. Ama ben bir erkek arkadaş ya da bir eş istemiyorum."
Beni onaylar gibi kafasını aşağı yukarı sallamaya başladı. "Afra nefesini boşa tüketme. Zaten istesen de o kişinin ben olmasını istemezsin. Bana baksana. Senin yanına yakışacak son erkek benim." Bu çocuğun sorunu ne? Neden bu kadar özgüvensiz? Tamam biraz fazla kiloları vardı ama herkes mükemmel bir vücuda sahip olacak diye bir kural yoktu. Kendini yerden yere vuran sözlerimi içimi parçalıyordu.
"Özcan kendine böyle söyleme. Eminim seni seven, senin de seveceğin biri karşına çıkacaktır. Sen benim çocukluk arkadaşımsın. Senin mutlu olmanı istiyorum." Annem ısırıp ağlattığım arkadaşıma davranış biçimimi görse benimle gurur duyardı.
"Afra ben düşündüm de bana bir iyilik yapar mısın?"
"Nasıl bir iyilik?" Şüphe ile kaşlarımı yukarı kaldırdım. Bundan sonra ne geleceğine dair en ufak bir tahminim yoktu.
"Bak sen çok güzel bir kızsın. Eğer birkaç kız seninle beni yan yana görürse belki bende bir şey olduğunu düşünürler ve kısmetim açılır. Benimle bir yemeğe çıkar mısın?"
Buna ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Özcan'a iyilik yapmak istiyordum ama bir erkekle yemeğe çıkmak son istediğim şeydi. Bir yandan ona bir şans veriyor gibi görünmek babamın bana başka bir damat adayı getirmesi açısından zaman da kazandırabilirdi. Birkaç dakika düşüncelerim arasında gidip geldikten sonra teklifini kabul ettiğimi söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...