Her erkeğin artık hayatının eskisi gibi olmadığının farkına vardığı anlar vardır. Eskisi kadar alkol tüketemediğinde, eskisi gibi partileyemediğinde ve eskisi kadar farklı kadınla birlikte olmadığı zamanlar bunun farkına varır. Benim için de o zaman çoktan gelmişti ama farkına varmak istememiştim.
Gözümü evimdeki banyoda açtığımda yüz üstü yerde yatıyordum. Hemen yanımda boş bir bira şişesi duruyordu. Doğrulup olduğum yerden kalkmak istediğimde belimdeki acı buna izin vermedi. Bir an önce olduğum yerden kalkmak istiyordum çünkü gözüme giren güneş ışığı canımı yakıyordu. Başımın ağrısı ayılmamla birlikte şiddetini arttırdığında elimle üzerine baskı yaptım. Sonunda ayağa kalkmayı başarıp üstüme başıma baktığımda hala dünkü partide giydiğim kıyafetler olduğunu gördüm. Gömleğimin düğmeleri sonuna kadar sökülmüş, pantolonumun kemeri çıkarılmıştı. Büyük ihtimalle üzerimi değiştirmeye çalışmış sonra da gücüm yetmeyince olduğu gibi bırakmıştım. Aynada kendime baktığımda yanağımda ve boynumda yer alan kırmızı ruj izlerini gördüm. Yavaş yavaş hafızam yerine geldiğinde dün eve nasıl döndüğümü hatırladım.
Üzerimde hala kıyafetlerim olduğuna göre Yasemin ile aramda bir şey geçmemişti. Eve gelip üzerime atladığında onun ısrarlı öpücüklerinin arasından nasıl kurtulduğumu hatırlayamıyordum. Hep aynı kısır döngüde yaşamaktan sıkılmıştım. Onunla ilişkimi tamamen bitirmek en doğru karar gibi görünüyordu.
Yüzümü yıkayıp banyodan çıktım ve yatak odasına geçtim. Ben banyoda zeminde yatarken, benim yatağımda Yasemin yatıyordu. Onu kolundan sarsıp uyanmasını sağladım.
"Yasemin, hadi uyan."
"Ya bıraksana uyuyayım." Homurdanarak cevap verdi.
"Git evinde uyu. Çık yatağımdan." Bir an önce çekip gitmesini istiyordum.
"Dün akşam öyle demiyordun ama."
"Dün akşam sarhoştum. Sabah banyonun zemininde yanı başımda boş bira şişesiyle uyandım. Sen ne kadar iyi bir arkadaşsın ki benim orada uyumama izin vermişsin."
"Ben senin arkadaşın değilim. Ama neyinim bilmiyorum. Dün gece sen ağzıma boşaldıktan sonra ben de bunu sorguluyordum." Gözlerimi kapatarak bunun bir kabus olmasını diledim. Gerçekten bunu yapmış mıydım?
"Yasemin buna nasıl izin verirsin? Benim sarhoş olduğumu biliyordun." Yataktan kalktığında üzerinde sadece iç çamaşırlar vardı. Kafamı başka bir tarafa çevirdim. O da kıyafetlerini yerden alıp üzerini giymeye başladı.
"Çok üzgün görünüyordun. Rahatlaman için yaptım." Bu kadın bana kafayı yedirtecek!
"Yasemin bence artık görüşmemeliyiz." Sinirlerime hakim olmaya çalışarak konuşuyordum ama bu pek mümkün de değildi.
"Ne kadar bir süre için?" Üzerini giydikten sonra karşıma geçip bana baktı.
"Sonsuza kadar."
"Bunun mümkün olmadığını sen de biliyorsun. Birbirimize ihtiyacımız var. Ben zor zamanında her zaman seni teselli edeceğim." Yanıma yaklaşıp yanağımı öpmeye çalıştı ama kendimi geri çektim. Bana dokunması istediğim son şeydi.
Yasemin sonunda evden ayrıldığında üzerimi çıkarıp duşa girmeye karar verdim. Dün neler olmuştu hepsini teker teker hatırladım. Partiyi, Afra'nın o minik kırmızı elbise içerisinde ne kadar mükemmel göründüğünü, onu tekrar öptüğümü... Sonra gözümün önünde o görüntü canlandı. Afra herkesin içinde bir çocuğu dudaklarından öpmüştü. Ona ne kadar öfkelendiğimi hatırladım. Bir açıklaması olmalıydı. O çocuğu öpüp birkaç dakika sonra ben sana aitim demesi mantıksız geliyordu. Acaba Afra'yı yanlış mı tanımıştım? Herkesin onun etrafında dolaşmasını, ona aşık olmasını isteyen şımarık bir prenses miydi?
Duştan çıktıktan sonra telefonumun çaldığını farkettim. Arayan kuzenim Faruk'tu. "Onur babamı kaybettik. Buraya gelebilir misin?" Telefonun diğer ucunda ağlıyordu.
"Hemen geliyorum." Telefonu kapatıp hemen üzerimi giydim. Amcam uzun zamandır hastaydı. Ama ne Faruk ne de ben öleceğine inanmıyorduk. Faruk'u her ne kadar malum sebeplerden ötürü çok sevemesem de onun yanında olmalıydım. Amcamı çok severdim ve yokluğu şüphesiz ikimiz için de çok zor olacaktı.
O gün ve gelecek günler cenaze işlemleri ve gelen taziyeleri kabul etmekle geçti. Amcamı babam gibi aile mezarlığına gömdükten sonra Faruk ile evlerine gidip yalnız kalmıştık.
"Sadece sen ve ben kaldık Onur. Babam da yok artık. Bundan sonra sana daha iyi bir abi, daha iyi bir kardeş olacağım." Onu hiç bu kadar duygusal görmemiştim. Genelde ciddi olayları bile kaale almayan çocuk ruhlu bir adam olmuştu. Babasının ölümü onu şimdiden değiştirmişti. Aynı benim babamın ölümüyle olgunlaştığım gibi o da olgunlaşmış görünüyordu.
Amcam vasiyetinde her şeyi ikiye ayırmıştı. Sanki iki çocuğu var gibi her şeyi Faruk ile benim aramda pay etmişti. Artık 25 yaşında milyon dolarları olan özgür bir adam olmuştum. İstersem ceketimi alıp gidebilir tamamen kendime ait bir dünya yaratabilirdim. O dünyada yanımda Afra'nın da olmasını istiyordum. Artık kimseye hesap vermeme gerek de yoktu.
Onu en son partide bırakıp gittiğimden beri ne ben aramıştım, ne de o beni aramamıştı. Amcamın öldüğünü bilip bilmediğini de bilmiyordum. Bu bilginin ona gittiğinden şüpheliydim.
Cenaze ve işlerden fırsat bulduğum ilk vakit onu aradığımda ona ulaşamadım. Hala onun telefonunda engellerimi kaldırmamış olmalıydı. Belki de ona ulaşmamı hala istemiyordu. Onu hayal kırıklığına uğratıp çekip gitmiştim. Benden nefret ediyorsa da haklıydı. Özcan'ı öpmesine dair duyduğum sinir geçtikçe yerini şiddetli bir özlem kaplıyordu. Çok fazla hata yapmıştım ama hiç bir şey umrumda değildi. Afra'yı seviyordum. Beni affetmesi için de her şeyi yapmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...