Parmaklarıma sürdüğüm kremi Afra'nın yumuşak teni üzerinde gezdirirken neredeyse 12 saat süren uçak yolculuğunun yorgunluğu sanki yok olup gitmişti. Birbirimizi sonunda affedebilmemiz biraz zaman almıştı belki ama burada tekrar baştan başlama şansımız vardı. Akıllıca davranıp babası ile yaptığım anlaşmadan henüz bahsetmemeye karar verdim. Aklımdaki burada onunla bir süre kalıp tatil yapmak, sonra onu da alıp İstanbul'a evimize dönmekti. En son koyduğu kuraldan memnun olmasam da ben de bunun onun istediği gibi gerçek bir ilişki olmasını istiyordum. Hayatımı sevdiği kadını merkeze alan güçlü bir erkek olarak kurgulamaya hazırdım. Çünkü sevdiğim kadın burada yanımdaydı, istediğim şeyleri elde edebilecek kadar gücüm de vardı.
Kremleme seansı devam ettiği sürece ereksiyonum yukarı doğru tırmanmaya devam ediyordu. Afra da bunun farkında olacak ki bana bakıp gülümsemesini engellemek için dudağını ısırıyordu.
"O dudağı benim de ne kadar ısırmayı sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
"Onur..." Dudağını ısırmayı bırakıp gözlerini devirdi.
"Efendim, bir şey mi istiyorsun?" Parmaklarımı bacaklarında gezdirirken alaycı bir şekilde sordum.
"Hayır. Ama yanık olmayan yerlere doğru gidiyorsun." Gözlerimi ellerimin olduğu bölgeye indirdiğimde dediği gibi parmaklarımı çok yukarıya çıkarttığımı farkettim. Daha ileri gitmek konusunda tereddütlüydüm çünkü ne istemediğini açık bir şekilde belirtmişti. Yatak odasının kapısı çalındığında ikimiz de irkildik ama henüz Afra bir cevap veremeden kapı ardına kadar açıldı.
"Afra. Neler oluyor?"
Afra doğrulup bornozunu düzelttikten sonra ben de yatağın ucundaki yerimden kalkıp kapıda duran kişiye yüzümü çevirdim.
"İrem. Bu Onur. Onur, İrem yatılı okuldan arkadaşım. Bu evi de birlikte paylaşıyoruz."
Arkadaşını selamlamak için birkaç adım atarak elimi uzattım. Arkadaşı oldukça mesafeli ve şüpheci yarım bir gülümseme ile bana karşılık vererek elini uzattı.
İrem, Afra'ya dönerek konuşmaya başladı. "Sen hasta mısın?"
"Hayır o nereden çıktı?" Afra yüzüne anlamadığını gösterir bir ifade takınmıştı.
"Cem kapıda. Hasta olduğunu düşündüğü için seni ziyarete gelmiş. İçeri almadan sana haber vermek istedim."
Afra yüzünü buruşturup elini alnına götürdükten sonra İrem'e cevap verdi. "Ben çok geç kalkınca Cem'e hastayım işe gelemeyeceğim demiştim."
Cem şu Afra ile son zamanlarda çokça vakit geçiren adam olmalıydı. Hasta olan bir çalışan için neden buraya kadar geldiği ise benim için oldukça açıktı.
"Yalan söylediğimi görürse hiç profesyonel olmaz."
"O zaman şu yatağa yatıp hasta numarası yapmaktan başka çaren yok." İrem parmağı ile yatağı gösterdikten sonra Afra'dan bir cevap bekler gibi kaşlarını yukarı kaldırdı.
"Bilemiyorum. Sabah kötüydüm şimdi iyiyim derim. Sen salona al. Ben de geliyorum." İrem Afra'nın dediğini yapmak için dışarı çıkıp kapıyı da kapatıp gitti.
Afra bir açıklama yapmak için bana döndü. "Cem beni patronuma öneren kişi. Bir proje için birlikte çalışıyoruz. Ama o tabi daha yetkili bir kişi. Ben akşam çok içince sabah ona mesaj atıp hasta olduğumu söyledim. Başım çok kötüydü."
O adamdan bahsetmesi hoşuma gitmemişti. "Ne kadar içtin?"
"4 kadehten sonrasını sayamadım. Seni de 4.den sonra aramıştım." Afra dolabından çıkarttığı jean şortu ve baskılı t-shirtü üzerine geçirmek için arkasını döndü. Bornozunu yere attığında üstsüzdü. Hızlıca elindeki t-shirtü de giyip tekrar bana döndü.
"Gidelim mi?" Birlikte salona gittiğimizde Cem önce Afra'yı gördü ve onu yüzündeki tiksindirici gülümseme ile karşıladı.
"Afra hasta olduğunu duyunca endişelendim." Elindeki küçük bir demet çiçeği Afra'ya uzattığında kafamın kenarındaki damarların şiştiğinden emindim.
"Sabah kötüydüm ama şimdi çok daha iyiyim." Afra uzattığı çiçeği alıp koklamadan sehpanın üzerine koyması hoşuma gitti.
Cem bakışlarını bana çevirdiğinde onu ilk gördüğümdeki kadar keyifli görünmüyordu. "Merhaba, ben Afra'nın proje koordinatörüyüm."
"Merhaba, ben de Afra'nın sevgilisiyim." Adamın yüzü şok ve şaşkınlık ifadesi ile dolup taşıyordu. Bu ifadeden kesinlikle Afra'nın sevgilisi olmadığını bildiğini ve onunla bir şansı olduğunu düşündüğüne emindim.
Afra da şaşkınlığı fark etmiş olacak ki bir açıklama yapma ihtiyacı duydu. "Onur benim eski sevgilimdi. Biz tekrar bir araya geldik."
Cem kafasını acı acı salladıktan sonra tekrar bakışlarını Afra'ya çevirerek konuşmasına başladı. "Yarın daha iyi olursun değil mi? Çalışmaya kaldığımız yerden devam etmeliyiz."
"Evet olurum." Daha fazla bir şey söylemeden bizimle vedalaşıp gitti. Beni gördüğü için oldukça bozulmuştu. Bunu anlamamak için kör olmak gerekiyordu. O gittikten sonra İrem gelip dışarı çıktığını haber vererek evden ayrıldı. Onun da benden hoşlanmadığını anlamak için kör olmak gerekiyordu.
"O proje koordinatörü herif, hangi projeden bahsediyor?" Afra ile baş başa kalınca çalıştığı iş hakkında sorular sormaya başladım.
"Herif deme lütfen. Cem aynı zamanda arkadaşım. Onun sayesinde bu işe girdim. Beni çalıştığım restaurantın patronu olan kadınla tanıştırdı. İstanbul'da restaurant açacak. Ben de projede çalışıyorum." Şimdi her şey anlam kazanmaya başlamıştı. Ona daha fazla soru sormaya devam ettim. Orada peşine adam taktığımı ve çoğu şeyi zaten bildiğimi bilmesini istemiyordum.
"Hep ben anlattım. Senin işlerin nasıl gidiyor? Faruk seni delirtiyor mu?"
"Hayır. Faruk amcamdan sonra çok değişti."
"Amcandan sonra mı?" Afra'nın amcamın öldüğünü bilmediğini bilmiyordum. Gözlerinin tanımadığı birinin ölme ihtimalinden dolayı dolmasına bakarsak belki de bilseydi beni bırakıp gitmezdi diye düşünmeden kendimi alamadım.
"Amcamı kaybettik." Merakını dindirip onu cevabını verdim. Gözlerini kapatır yaşların düşmesine izin verdi. Sonra da ellerini avucunun içine alarak konuşmaya başladı.
"Ben çok üzgünüm Onur. Senin yanında olamadım. Çok özür dilerim."
"Bilmiyordun ki." Göz yaşlarını yanaklarından silip kafasını göğsüme yasladım. Onu ağlatmak değil mutlu etmek istiyordum.
"Hadi beni yemeğe götür. Çok acıktım."
"Seni enfes bir kaburgacıya götüreceğim. Orada her yemek yediğimde bana yaktığın mangal aklıma geliyordu."
Evden çıktığımda bir taksi çağırırız diye Uber uygulamasına girmeye çalışıyordum. Afra da hemen ardımdan çıkıp kapıyı kilitledikten sonra bana bir kask uzattı.
"Bunu tak. Seni scooter'ımla götüreceğim."
"Hayatta olmaz. Ben şöför ya da kendi kullandığım araç dışında bir araca binmem."
"Nasıl yani?" Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Sen arkada oturursan bu scooter ile gidebiliriz." Hemen az uzağımızda duran Vespa'nın yanına doğru yürümeye başlamıştık.
"Tamam ama yolları bilmiyorsun. Ayrıca trafik tersten akıyor."
"Tersten akan trafiğe alışkınım. Yolu da sen kulağıma fısıldarsın." Gülümseyerek kafasını salladıktan sonra binip motoru çalıştırmamı bekledi. Afra arkama oturduktan sonra tarif ettiği restaurantın yolunu tuttuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...