Onur'un gelmesiyle ada yaşantım olduğu gibi değişikliğe uğramıştı. Artık maaşıyla ayın sonunu getirmeye çalışan biri olmaktansa, zengin erkek arkadaşıyla lüks restaurant ve otellere giden birine geçiş yapmıştım. Aylardır adada olmama rağmen kapısından bile geçemediğim resort'larda konaklıyor, mesaiye kalmadığım gecelerde Michelin yıldızlı restaurantlarda yemek yiyorduk. Mesai'ye kalmadığım diyorum çünkü hafta içi çoğu gün geç saatlere kadar çalışıyordum. Bundan en çok şikayetçi olan kişi de tabi ki Onur'du.
"Bu iş neden senin için bu kadar önemli?" Cumartesi günü karşımızdaki okyanus manzarasına bakarak gün batımını izlerken purosunu önündeki küllüğü bırakıp bakışlarını bana çevirdi. Kokteylimden bir yudum alıp sorusunu cevaplamaya koyuldum.
"Çünkü bu işte iyi olduğumu düşünmeye başladım. Ayrıca Sophia ve Cem de bana inanıyorlar."
"Döndüğümüzde okulun başlayacak zaten çalışabilecek misin?" İşi bırakmamı istediğini bilsem de açıkça dile getirmeyip bana saygı duyması beni içten içe sevindiriyordu.
"Aslında part-time olarak devam edeceğim." Gözlerini devirip eline purosunu geri aldı. Derin bir nefes çektikten sonra büyük bir duman bulutunu havaya bıraktı.
"Seni rahatsız eden ne?"
"Cem'in sana olan bakışlarından hoşlanmıyorum. Ayrıca onunla saatlerce yalnız vakit geçiriyorsun." Kafasının kenarındaki damarlar konuşurken şişmişti. Bu sayede sinirli olduğunu anlıyordum. Ona yaklaşıp orasından öptüm. Sonra da kulağına fısıldamaya başladım.
"Bu sadece bir iş. Onunla sandığın kadar da yalnız vakit geçirmiyorum. 10 kişilik bir ekiple çalışıyoruz." Açıkçası son zamanlarda Cem ile fazla vakit geçirmekten kaçınıyordum. İlk iş günümde bana Onur ile ilgili gereksiz ve saçma sorular sormuştu.
Geri çekilip sandalyeme yaslandım. "Öyle iyiydi. Yani yakınımda durman."
"Nasıl böyle mi?" Elimin birini ensesine diğerini koluna koyup tekrar kulağına eğilip fısıldadım. Bu flört eden romantik hallerimizi öyle çok beklemiştim ki...
"İrem neden benden nefret ediyor?"
"İrem senden nefret etmiyor. Sana alışması için zamana ihtiyacı var. Bana karşı çok korumacı. Ben de ona karşı. Birbirimizin iyiliğini istiyoruz." Ellerimi saçlarında gezdirip ona en yakın arkadaşımla ilgili iç rahatlatıcı şeyler söylemeye başladım.
"Afra ayrı kaldığımız sürece hiç kimse oldu mu? Hoşlandığın falan." Tekrar purosunu dudaklarına götürüp içine büyük bir nefes aldı.
"Hmm bir düşüneyim. İlk geldiğimizde evimizi ayarlayan bir çocuk vardı. Emlakçı gibi bir şey. Sonra çalıştığım sağlıklı yiyecek barındaki şu sürekli gelen çocuk. Partide tanıştığım..." Bir yandan parmaklarımı sanki sayıyor gibi tek tek kapatıyordum. Puroyu kül tablasına koyduktan sonra yüzünde sinirli bir ifade ile bana dönüp baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...