Nişan töreni için her şey hazır, herkes benim aşağıya inmem için bekliyordu. Odamın camından gördüğüm kadarıyla çoğu misafir de gelmiş, bahçeyi doldurmuşlardı. Üzerime beyaz elbisemi, beyaz topuklu ayakkabılarımı giymiştim. Babam tarafından seçilen bir diğer saflık ve temizliği sembolize eden elbise... Dün geceden sonra ne kadar saf ve temiz olabilirsem tabi. Makyajımı bol bol yaptım. Üzerimde dün geceye ait bir iz görünmüyor. İzler çok derinde. Derimin altında ve ruhumda...
Acaba Onur sabah uyandığında beni düşünmüş müdür? Orada olmadığımı görünce üzülmüş müdür? Niye üzülsün ki? Kim bilir kaç kadınla benzer geceler yaşadı ve yaşayacak. Ama akşam söyledikleri... Beni o kadar özel hissettirmesi... Hepsi kadınları etkilerken yaptığı oyunun bir parçasıydı büyük ihtimalle. İşe de yaramıştı. Keşke bu hayattan kaçıp kurtulmanın bir yolu olsa. Belki o zaman bir şansımız olur muydu?
Kapımın çalınma sesi ile irkildim. Gelen Banu teyzeydi.
"Güzelim hadi, Baban ve Faruk aşağıda seni bekliyor. Sonra onlarla törenin yapılacağı alana yürüyeceksiniz."
"Tamam." Kapıya doğru yürüyüp yanında durdum.
"Çok güzel görünüyorsun. Lütfen suratını asma. Her şey çok güzel olacak."
Birlikte aşağıya indik. Babam ve Faruk bizi babamın çalışma odasında bekliyordu. Muhtemelen nişandan önce iş konuşuyorlardı. Kapıda duran görevliler kapıyı açıp bize yol vermeden önce içeriye geldiğimizi haber verdiler. "Kızınız geldi Hasan Bey."
Çakma Shrek'i göreceğim için içim tiksinti doluydu. Gerginliği parmak uçlarımdan başımın tepesine kadar hissediyordum.
Ne olacaksa olsun ve bitsin artık...
"Kızım ne kadar güzel olmuşsun." Babam kollarını açıp bana sarıldı. Gözlerimi kapatıp içimden kararından vazgeçmesini diledim.
"Keşke annen de burada olsaydı da seni böyle görebilseydi." Sözleri ile gözlerim yaşlarla doldu.
Dudaklarını anlıma götürdü. "Ağlama lütfen canım kızım. Seni çok seviyorum. Ben her zaman senin için burada olacağım." Gözlerimden yaşlar akarken gözlerinin içine baktım. Bütün bunları durdurabilir, nişanı iptal edebilirdi. Beni bu tiksinç adama vermekten vazgeçebilirdi.
"Senin için olabilecek en iyi adamı seçtim. Göreceksin çok mutlu olacaksınız." Gözlerime bakıp hiç bir şey anlamıyordu. Çektiğim acı ve endişeden bir haber olamazdı.
Elimi tutup beni odanın içerisine doğru çektiğinde aynı anda çalışma masasının önünde oturan takım elbiseli adamlar ayağa kalktı. Faruk öne atıldığında yanında duran daha uzun boylu adam dikkatimi çekti. Faruk'un hemen yanında duran adam Onur'du.
Burada ne işi var? Babam dün gece olanları biliyor mu? Bu Faruk'un bir oyunu mu? Ben nasıl bir şeyin içine düştüm?
"Bugün de çok güzelsin Afra." Faruk yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben ise şaşkınlık dolu bakışlarımla gözlerimi Onur'dan ayıramıyordum. Onur ise ifadesiz bir ifade ile bana bakıyordu.
Ben dün gece rüya görmüş olabilir miydim? Trafikte gördüğüm adamı beğendiğim için cinsel bir rüya görmüş olabilir miydim?
Faruk elini belime koyup beni Onur'a yaklaştırdı. Dokunuşu ile tüm bedenimi tekrar tiksinti kapladı. "Bu benim kuzenim Onur. Aynı zamanda şirketimin Strateji Direktörü. Onu sık sık göreceksin."
"Be-ben, biz..." Ne söyleyeceğimi bilemedim.
"Artık tören yapılacak alana geçelim isterseniz. Misafirlerimizi bekletmek istemeyiz." Onur lafa girerek durumu kurtardı.
Bu bir kabus olmalıydı. Ya da kötü bir şaka.
Bu gerçek olamaz. Gündüz çalışanlarımı plakadan isim ve adres sorgulamaları için görevlendirdim. Afra'yı bulabilmek için onlara görev verdim. Ama daha onlardan bir cevap bile gelmeden Afra kanlı canlı karşımda duruyor. Onu resmen gökte ararken yerde buldum. Ama çok yanlış bir yerde... Faruk'un nişanlısı Afra'ymış. Hasan Kuzucuoğlu'nun sır gibi saklayıp, yurtdışında okuttuğu kızı Afra'ymış. Dün gece benim vücudunun her bir noktasını öptüğüm, hayatımın en güzel saatlerini geçirdiğim, yeşil gözlerinde kaybolduğum Afra ile aynı Afra.
Hayatıma sıçayım. Kafama sıçayım. Bu gece buradan sağ çıkabileceğim kadar viski şişesi var mı?
Daha nişan törenine bile geçmeden Afra fenalık geçirdi. Hasan Bey orada olan aile doktorlarını çağırdı ve tansiyonunu ölçtüler.
Bu Hasan Bey ile ilk tanışmam. Kızının etrafında endişe ile pervane oluyor. Ya az önce söylediği sözler neydi öyle? Gerçekten senin için en doğru adamı seçtim zırvalığına kendi inanıyor mu? Faruk bırak Afra'yı, herhangi normal bir kız için doğru bir seçim olmaktan çok uzak.
Kıskandığım için böyle düşünüyor olabilir miyim? Hayır olamam. Faruk duygusuz piçin teki. Çok garip bir durumun ortasındayım. Afra ile birbirimizi tanımıyor gibi davranmak... Buna ne kadar dayanabilirim? Hele ki koltukta kötü durumda yatarken gidip elini tutmak istememe ne demeli? O kadar da güzel olmuş ki. Faruk onu haketmiyor.
"Daha iyi misin? Biraz daha su içmek ister misin?" Hasan ile çalışan orta yaşlı kadın Banu, Afra'ya sordu.
"Çok iyi olur."
"Al bakalım prenses suyun." Faruk masanın üzerindeki suyu alıp Afra'ya uzattı. Afra onun uzattığı suyu alıp içti. Faruk eğilip omzuna bir öpücük kondurdu. Tüm vücudum sinirle titredi. Şimdi bu kadarına bile katlanamıyorsam onlar nişanlanıp evlenirken nasıl burada yanlarında olacaktım? Gidip gerçeği Faruk'a anlatsam Afra ile evlenmekten vazgeçer miydi? Afra ne bok yemeğe akşam dışarı çıkıp geceyi benimle bitirmişti ki? Hem de nişanlanmadan bir gün önce... Faruk ile dün tanıştıklarında onun ne mal olduğunu anlayıp, ondan anında nefret etmiş olmalıydı. Zeki kız... Az önce onu öperkenki yüz ifadesi tiksinti doluydu. Bunu ben görebiliyorsam babası neden görmüyordu? Ya da bile bile bu saçmalığa devam mı ediyordu?
Afra benim değil. Onu kafamdan çıkarıp atmalıyım. Onu tüm zihnimden, düşüncelerimden, hatta rüyalarımdan atmak zorundayım. Eğer bunu Faruk öğrenirse sonu hiç ama hiç iyi bitmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...