Dün gece Faruk'u sarhoş edip Aslı'yı onu alması için çağırmak iyi bir plandı. Neyseki Faruk da onu gördüğüne sevindi ve tıpış tıpış peşinden gitti. Ama bugün Faruk arayıp Afra'nın babası ile iş gezisine gideceğini söylediğinde gerçekten çok şaşırmıştım. Hasan onu muhtemelen bir teste tabi tutuyordu. Sonunun nasıl biteceğini ise hep birlikte görecektik. En ilginç yanı da Faruk g*t korkusundan Afra'yı benimle Sapanca'daki evinde bırakmasıydı. Afra ile yalnız geçen birkaç gün daha ona dokunmadan durabilme ihtimalim olabilir miydi? Onu inanılmaz kızdırmıştım. Dün gece ona davranış biçimimle gurur duymuyordum ama benden vazgeçmesini sağlamak için bunu yapmak zorundaydım. Ama kahvaltıda söyledikleri beni kendime getirmeye yetmişti. Çok haklıydı. Ben amcama çok şey borçluysam, o da bana bir sürü şey borçluydu. Bu güne kadar kendim için istediğim hiç bir şey olmamıştı. CEO olmayı hak eden Faruk değil bendim. Afra, Faruk yerine benimle olmalıydı. 18 yaşında bir kız kadar bile kendi geleceğim için savaşamıyordum. Afra benim ilham perimdi. Bu günden itibaren hem kendim için hem de onun için daha güçlü olmaya karar vermiştim.
Afra burada kalmak zorunda olduğu için mutsuz görünüyordu. Onun kalbini geri kazanmak zorundayım. Ama yine de hala kuzenimle nişanlıydı. Şimdilik aramızdaki ince çizgiyi geçmeden işleri yoluna koymak istiyordum.
Her ihtimale karşı ona küçük bir uyarıda bulunmaya karar verdim. "Sakın kaçmaya kalkma. Zaten buradan hiç bir yere gidemezsin. Ormanın ortasındayız. Gözüm üzerinde."
"Kapa çeneni. Seninle konuşmak istemiyorum. Birbirimize yokmuşuz gibi davranalım."
"Benim böyle bir şey yapmam mümkün değil." Gülümsememe engel olamadım.
"Benimle flört etmeyi bırak. Gerçekten sinirlerimi bozuyorsun." Bir hışımla masadan kalkıp gitti. Ben de önce bulaşıkları topladım. Sonra da yukarıya yanına çıktım.
Odada yoktu. Banyoda olabilir mi diye seslendim. Ses gelmiyordu. Banyonun kapısına tıklattım. Hala bir ses duyamadım. Sonunda kapıyı açmak için menteşeyi çevirdim. Kapı kilitliydi. Kulağımı iyice banyonun kapısına dayayıp içeriden ses gelip gelmediğini kontrol ediyordum ki kapı birden açıldı. Neredeyse içeriden çıkan Afra'nın üzerine düşecektim.
Üzerine küçük bir havlu sarılı bir şekilde dışarı çıktığında bana sinirle baktı. "Ne yapıyorsun? Kenara çekil."
"Ben seni merak ettim de." Saçlarını başka bir havlu ile başının tepesine dolamıştı. Islak dudakları iştahımı kabarttı.
"Biraz mesafeye ihtiyacım var Onur. Madem burada olmak zorundayım, tek istediğim benden uzak durman." Elini göğsüme koyup beni arkama doğru itmeye başladı. Beni itmeye gücü yetmezdi ama direnmedim. İstediği gibi geri adım atıp odadan çıktım. Kapıyı ardımdan sertçe kapattı.
Birkaç saat geçtiğinde orada öylece yalnız başıma durmaktan çok sıkılmıştım. Gidip ne yaptığını kontrol etmeye karar verdim. Kapısını tıklatarak girmem için izin vermesini bekledim.
"Efendim?"
"Gelebilir miyim?" Bu sefer sormadan odasına girip onu daha da sinirlendirmek istemiyordum.
"Gel."
"Ne yapıyorsun, sıkılmadın mı?
"Sıkılmadım." Gördüğüm kadarıyla kitap okuyordu.
"En baştan başlamaya ne dersin? Sadece arkadaş olsak?"
"Arkadaş..." Şaşırmıştı. Ama işin garip tarafı bunu söylediğime ben de şaşırmıştım.
"Film izlemek ister misin?"
"Hayır."
"Hadi ama burada sıkıldığını biliyorum. Bak yeni bir başlangıç yapalım. Birbirimizi doğru düzgün tanımıyoruz. Seni tanımak istiyorum."
"Beni tanımak mı istiyorsun?"
"Evet."
"Beni tanımana gerek yok. Zaten yakın bir süre sonra hayatından çıkıp gideceğim. Ayrıca seninle arkadaş olmak falan da istemiyorum." Doğrulup yataktan kalktı. "Sen ne yapıyorsan yap. Ben biraz da kitabımı aşağıda havuz kenarında okuyacağım."
Arkadaş demek ha? Sana arkadaş olmayı gösteririm. Dün geceden sonra seninle bırak arkadaş olmayı 10 metreden yakın mesafede durmaya katlanamıyorum. Bir de gelmiş arkadaş olalım diyor. Ama ben bunun intikamını almaz mıyım? Ayrıca dün geceden sonra gerçekten benimle arkadaş olabileceğine inanıyor mu? Aramızdaki güçlü çekimi ben kafamdan mı uyduruyorum? O tutku dolu anlar her erkek ve kadın arasında yaşanabilir mi, yoksa ikimizin arasında özel bir şey mi var?
Sinirle kaldığım odadan çıkıp havuz kenarına indim. Kitabıma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım. Onur saçma saçma konuşup konsantrasyonumu bozmuştu. Aynı cümleyi 15. kez okuduktan sonra bir şey anlayamadığıma emin oldum ve aklımdaki düşüncelere daldım.
Demek burada birkaç gün esir olarak kalacaktım. Bu da düşünüp Faruk'tan kurtulmak için bir plan bulmak için iyi bir vaktim var demekti.
Gerçekten eğer Faruk benim Onur ile nişandan önce yattığımı öğrenirse ne olurdu? Sonra da burada seviştiğimizi bilse, onun kendi yatak odasında Onur'un nişanlısını baştan çıkardığını düşünse ne olurdu? Faruk muhtemelen benimle evlenmek istemezdi. Onur'u ölesiye döver sonra da şirketinden atar beş parasız bırakırdı. Peki bu saatten sonra Onur'a ne olacağını ben neden önemsiyordum ki? Kendi akıbetim en önemli önceliğim olmalıydı. Babama Onur'un beni kandırdığıyla ilgili bir yalan söylerdim. Sonuçta ben henüz 18 yaşında bir genç kız, o ise 25 yaşında bir adamdı.
Dün geceki sözleri neydi öyle? Seni bu durumdan çıkartacak beyaz atlı prensini bekliyorsan o ben değilim, kendi başınasın... Evet artık eminim. Tek çarem Onur'un tekrar beni istemesini sağlamak. Sonra bunu babam öğrenmiş, Faruk öğrenmiş benim için o kadar da önemli değil. Tüm bunlar Onur'un problemi...
Düşüncelerim arasında kaybolmuşken Onur'un bana seslendiğini farkettim. "İçecek bir şey ister misin? Ayrıca güneşin altında pantolonla yanmıyor musun? Mayon, bikinin falan yok mu?"
Kafamı kaldırıp ona baktığımda altına mayo giydiğini üzerinin ise çıplak olduğunu farkettim. Dün gece dilimle arasından geçtiğim büyük ve güçlü six-packleri ile karşımdan duruyordu.
Kendimi toparlayıp sorusuna cevap verdim. "İçecek iyi olur."
"Tamam ben biraz kapıp geliyorum." Gülüşü çok içtendi. Neredeyse buna düşüyordum. Arkasından giderken ona baktım.
Ne yazık ki Faruk'un yanında yanlış bir mesaj vermemek için sadece kapalı kıyafetler getirmiştim. Yanımda bikinim ya da mayom yoktu ama iyi bir fikrim vardı.
Her erkek gibi sen de zayıfsın Onur. Belki bu bir kumar ama bu durumdan kurtulmak için tek şansım sensin.
O içeri girip gözden kaybolduğunda. Önce pantolonumu ve t-shirtümü sonra da sütyenimi çıkarıp bir kenara koydum. Güneşlenmemi istemişti değil mi? Sıcak güneş göğsümü ısıtırken dönmesini bekledim. Beni böyle gördüğünde yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afrâ
Romance(+18) Bir anlık zevk, sonrası pişmanlık... Babamla yaptığım basit bir anlaşma var. Üniversite diplomamı alabilirim ve o kimi seçerse onunla evlenmek zorundayım. Ama babamın seçtiği adamı gördüğüm saniye bundan kaçmak zorunda olduğuma emindim. Afra...