Özlem

932 16 1
                                    

Sonraki günler benim için ıstırap gibi geçmeye başlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonraki günler benim için ıstırap gibi geçmeye başlamıştı. Faruk'tan kurtulduğum için sevinsem bile Onur'u özlediğim için içim buruktu. Gündüzleri Onur'u hayal ediyor, geceleri rüyamda onu görüyordum. Beni öpüşünü ve bana dokunuşunu hayal ediyordum. Onun göğsüne yatarak çırılçıplak uyumayı özlemiştim.

İçinde bulunduğum acınası hale kendim de üzülüyordum. Üstelik bunları bilen ve dertleşmek istediğim tek insan Aslı da beni kandırıp hayatımdan çıkmıştı. Onur'u aramak istemiyordum çünkü ayrılırken benden zaman istemişti. Ayrıca Faruk ile olan nişanı attığımızı o da biliyor olmalıydı ama o da beni aramıyordu.

Tekrar iştahım kesilmiş, doğru düzgün yemek yememeye başlamıştım. Banu teyze ziyaretime geldiği bir gün benim bu halimi görünce oldukça endişelendi.

"En son ne zaman yemek yedin? Zayıflamış görünüyorsun."

"Sanırım dün akşam Arzu abla'nın getirdiği yemeyi yemiştim." Yalan söyledim. En az 3 gündür ağzıma tek lokma koymamıştım.

"Afra. Sana inanamıyorum. Tekrar o günlere geri dönmek mi istiyorsun? Bunu nasıl kendine yaparsın?" Sorularının hiç birine cevap verecek gücüm ve enerjim yoktu.

"Stresliyim. Kendimi iyi hissetmiyorum." Sadece hissettiklerimi söyledim.

"Baban nişanı iptal ettiğinde havalara uçarsın sanmıştım. Ama bunun yerine berbat görünüyorsun. Bana sakın Faruk'a karşı duygular beslediğini söyleme." Sesi hem sinirli hem şaşkın geliyordu.

"Saçmalama o adamdan nefret ediyorum." Faruk'un adını bile duymak içimi tiksinti ile doldurmaya yetiyordu.

"O zaman neden bu kadar mutsuzsun?" Doğal olarak Banu teyze bu depresif halime bir anlam veremiyordu.

"Çünkü kuzeni. Onun kuzenine aşık oldum sanırım." Daha fazla içimde tutamadım ve ona gerçeği söyleyiverdim. Hatta kendime bile itiraf edemediğim bir açıklıkla konuşmama kendim de şaşırmıştım.

Banu teyzenin gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Onur mu? İnanamıyorum böyle bir şey nasıl olur?"

"Nişandan önce onunla tanışmıştım. Şu dışarı çıktığım gece. Geçen hafta da birlikte çok fazla zaman geçirince ondan çok etkilendim."

Kafasını sallayıp ciddiyetle konuşmaya başladı. "Afra sakın, sakın bunları duymamışım olayım. Baban böyle bir şeye hayatta izin vermez. Faruk ile olan tüm iş anlaşmalarını fes etti. Üstelik adamlardan öyle yüklü para aldı ki büyük ihtimalle onlar da babandan nefret ediyorlardır." Banu teyze bana bilmediğim şeyler söylüyordu. Belki de gerçekten de Onur işleri yoluna koymak için çok çalışıyor o yüzden de beni arayamıyordu.

"Banu teyze kolay mı sanıyorsun? Ama duygularıma engel olamıyorum." Gözyaşlarıma da engel olamıyordum. Banu teyze söyledikleri yüzünden olduğunu sansa da aslında Onur'u özlediğim için ağlamaya başlamıştım.

"Sana bir sakinleştirici vermemi ister misin? Ayrıca yemek de yemeni istiyorum."

Kafamı evet anlamadında salladım. "Ama ilaç istemiyorum." Yüzümdeki göz yaşlarını silerek cevap verdim. Kendimi düşürdüğüm duruma acıyordum.

"Afra, kendine iyi bakmak zorundasın. Sonunda nişan saçmalığı bitti. Hayatını yaşaman için önünde bir engel yok. En önemli şey kendi yaşamak istediğin dünyayı yaratman. Güçlü bir kadın olman. Hem yakında okulun da başlayacak. Sadece eski Afra olur musun? Hani eskiden kariyerinle ilgili hayallerinden bahsederdin." Haklıydı. Biraz sakinleştikten sonra Banu teyzenin dediklerini tek tek düşündüm. Ben her zaman hatta en zor zamanlarımda bile tek başıma ayakta durmuştum. Ne istediğine karar vermesi gereken kişi bendim. Onur'dan gelecek bir telefon için yaşayamazdım. Ayrıca benim hayallerim vardı. Kendimi toparlayıp bir şeyler yedikten sonra bir karar verdim. Kendime işkence yapmayı bırakacaktım.

Onur'u görmeden geçen iki haftanın sonunda yavaş yavaş toparlanıyordum. Yine de içimde onu delilercesine özleyen bir parça hala vardı. Beraber yaptığımız yemekler, izlediğimiz filmler, tek bir şezlongda güneşlenmeye çalışmamız... O kadar çok anı vardı ki hepsinin tekrar tekrar hafızamda canlanmasına engel olamıyordum. Kalbim ve beynim aynı frekansta çalışmıyordu. Büyük ihtimalle terapiye tekrar başlamak zorundaydım.

Havuz başında yalnız geçirdiğim bir akşam biraz şarap içmeye karar verdim. Babam başka bir iş için nerede olduğunu bilmediğim bir yerdeydi. Kocaman evde birkaç güvenlik görevlisi ve çalışanla beraber yalnızdım.

Acaba Onur bu akşam ne yapıyor? Belki de başka kadınlarla yatmaya başlamıştır. Onun gibi bir erkek sevişmeden kaç gün geçirebilir ki? Üstelik tüm güzel kızlar da onunla olmak için sıraya girmeye hazırlar. Belki de benden bıkmıştır. Kendine daha iyi birini, benden daha tecrübeli bir kadını bulmuştur. Şu an onunla birlikte ve mutludur.

Bir parçam deliler gibi onu görmek istiyordu. Çok acınası olsa da ona bağımlı gibi hissediyordum. Bir şişe şarabı tek başıma bitirdikten sonra ona karşı hislerimin hassasiyetinin azalmadığından emindim. Ama bu hislerle her zamankinden daha rahat hissediyordum.

Onur'a aşıksam ne olmuş yani? Onun sesini duymaya ihtiyacım var. Ona tekrar dokunmaya ihtiyacım var. Onu çok özledim.

Duygusal, sarhoş ve azmış tarafım ise onunla tekrar birlikte olmanın hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Mantığım onu özlememem gerektiğini, kendi hayatıma odaklanmam gerektiğini söylüyordu. Onu özlemek istemiyordum.

Belki de birlikte olunca birbirimize uygun olmadığımızı anlayacağız. Bu aramızdaki sadece seks ilişkisi ve ortak hiç bir noktamız yoktur.

"Bunu anlamın tek bir yolu var." Kendi kendime konuşmaya başlamıştım. Telefonu elime alıp Onur'a mesaj yazmaya başladım.

Selam, ben Afra. Yazdıktan sonra sildim.

Sadece başka kızları s*kmeye başlayıp başlamadığını öğrenmek istiyorum. Tabi ki bunu da yazıp sildim. Hem kaçık ve hem özgüvensiz görünmek istemiyordum.

Hemen seni görmem gerek. Evime gelebilir misin?

15 dakika sonra mesajıma cevap gelmeyince ağlamaya başladım. Hıçkırıklarımı duyan Arzu abla yanıma gelip koluma girdi. Beni odama kadar çıkardı.

"Arzu abla onu görmek istediğimi söyledim. Buraya gelmesini istedim. Ama bana cevap bile vermedi. Beni çoktan unutmuş."

"Afracığım lütfen ağlama. Hadi yatağına yat bakalım."

"Ama Arzu abla, ben onu deliler gibi özlerken o beni merak etmiyor bile."

Son hatırladığım Arzu ablanın bana cevap vermek yerine beni yatağa yatırmasıydı. 

AfrâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin