Odaya birinin girmesiyle uyandım. Kapının kapanma sesi beni uyandırırken yatakta doğruldum. Odayı aydınlatan tek ışık yatağın yanında duran abajurdu ve girenin kim olduğunu göremiyordum.
Uykulu gözlerimi ovalarken kendime gelmeye çalıştım.
"Uyandırdıysam özür dilerim ama bu odaya girmeseydim dedikoduların ardı arkası kesilmezdi ve başına boş yere bela alırdın."
Grandük'ün sesiyle irkildim ve üstümden kayan yorganı göğsüme çekip yatak başlığına yaslandım.
Ama Grandük yatağa gelmek yerine şöminenin önündeki berjerlerden birine oturmayı tercih etti.
Berjer koltuğun yanındaki sehpanın üstünde duran şişeyi ve bardağı gördüm. Ben odaya girdiğimde orada bir şey yoktu. Ben fark etmeden odaya bir kez daha girip onları bırakmış olmalıydı.
Grandük benim olduğum tarafa bir kere bile bakmadı. Gözleri ateşe kilitlenmişti.
"Geri uyuyabilirsin. Sana bir şey yapmayacağım."
Sesli bir şekilde yutkunup yorganın altına biraz daha kaydım. Onun neden burada olduğunu biliyordum. Yüzüme bir sıcaklık bastı ve gözlerimi utançla kapadım.
Benim geldiğim yerde bunlar her ne kadar önemli olmasa da böyle dünyalarda düğün gecesi önemliydi. Grandük bana dokunmayacağını söylüyordu ama pek güvenemiyordum. Arzu, pek kontrol edilebilen bir şey değildi.
Kendimi uyanık ve dik tutmaya çalıştım ama yatakta kaldıkça uykum geliyor, göz kapaklarım kapanıyordu. Sonunda oflayıp yataktan çıkmaya karar verdim.
Öne doğru uzanarak sabahlığı kaptım ve üstüme geçirdim. Kuşağını da bağlanıp yataktan kalktım. Grandük'ün oturduğu koltuğun karşısındaki berjere otururken ona bakmadım.
Şöminede ateşin sesini dinlerken ikimiz de sessiz kaldık. Ondan çekinsem de ona sormak istediğim bir sürü soru vardı. Ortamı önceden yumuşatmak için boğazımı temizledim.
"Neden ben?"
Gözleri sonunda bana kalktığında yüzünde bir saniyeliğine şaşkınlık görür gibi oldum ama gördüğüm gibi kayboldu.
"Neden mi sen?"
Kaşlarımı çatıp başımla onayladım. Garip bir şey sormamıştım ki.
"Evet. Neden benimle evlendiniz?"
Grandük öne eğildiği koltukta doğruldu ve yüzünde odaklı bir ifadeyle bana baktı.
"Çünkü seninle bir anlaşma yaptık."
Ağzım istemsizce açılırken gözlerimi kıstım. Bir anlaşma mı? Hem de benimle mi? Belki de Breena ben bedenine girmeden hemen önce yapmıştı ama romanda böyle bir şey yoktu. Grandük ve Breena ilk defa düğünde tanışıyorlardı.
"Bir anlaşma yaptığımızı sanmıyorum."
Bu sefer de Grandük bana kaşları çatık bir ifadeyle bakarken ne demek istediğini anlamaya çalıştım.
"Bu kadar kısa sürede unutmuş olamazsın. Bu bir şakaysa komik olmadığını söylemeliyim."
Ortam daha da gerginleşirken ikimiz de birbirimizi anlamaya çalışıyorduk. Grandük bir anlaşma yaptığımızı söylüyordu, ben de Breena'nın anlaşma yapmadığına neredeyse emindim.
İkimiz de konuşmayınca araya bir sessizlik girdi ve uzun bir süre öylece durduk. Grandük ciddi olduğumu anlayınca düşünceli bir şekilde arkasına yaslandı.
Kendimi gergin hissetmeye başladım. Ya benim bu dünyaya gelmemle olaylar değiştiyse? Ya benim yüzümden bütün dengeler bozulduysa? O zaman daha hızlı mı ölecektim?
YOU ARE READING
GRANDÜŞES'İN İMTİHANI
FantasyBir araba kazası sonucunda ölüp başka bir evrende, başka bir bedende okuduğu romanda kötü kadın olarak uyanan Hifa kendisine verilen bu şansı iyi kullanmak ve hayatta kalmak ister.