BÖLÜM 14 - ÖZÜR

7.5K 795 109
                                    

Maddie bana uzunca bir süre sarıldıktan sonra yüzümü yıkamam için kapta su getirmeye gitti.

Ben de hatalarımı -zihnimin yapmadığı bedenimin yaptığı hataları- düzeltmek için ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım.

Teorime göre ben diğer dünyadayken gerçek Breena bedenime dönmüştü. Bu dünyaya ilk geldiğimde de gerçek ruhun nerede olduğunu bilmiyordum. Gerçek ruh belki de arafta falan kalmıştı ya da...

Benim bedenime girmişti.

Diğer dünyaya döndüğümde hissettiğim şeyi anımsadım. Kullanılmış gibiydi. Yabancı gibiydi. Belki de bu yüzündendi o his.

En mantıklı seçenek bu gibiydi. Hissettiğim farklılık bunun bir kanıtıydı. Ayrıca doktorun dediğine göre ben komadaydım. Benim kendi bedenime gidişimle uyanmıştım. O zaman Breena'nın bir zararı olmamıştı çünkü uyuyordu.

Ama şimdi benim bedenime geçtiyse ne yapacağını bilmiyordum. En azından annemle uğraşmak ona kalmıştı.

Ellerimle saçlarımı karıştırıp ayağa kalktım. İçlice ağlamıştım, hem nasıl düzelteceğim diye korktuğumdan hem de geri döndüğüm için mutluluktan.

Gözlerim biraz şişmişti ve kızarmıştı. Odadan çıkmak için yüzümü iyice yıkamam gerekecekti.

Gerçek Breena bedenine döndüyse kötü kadın karakter rolüne bürünmüş olmalıydı. O yüzden herkese kötü davranmıştı.

Tek sevincim Breena'nın çocuklardan uzak durmuş ve odasında kalmış olduğuydu. Sadece ilk başta Mateo'ya saldırmış ve sonradan kimseyi görmemişti. Abel, Adrian, Evan, Lilliana'yı görmeye tenezzül etmemişti.

Bu bir şanstı benim açımdan. En azından çocuklara zarar vermeye kalkışmamıştı. Öyle bir şey olsaydı çocuklarla aramı düzeltebileceğimi sanmıyordum.

Maddie suyu getirince yüzümü iyice ovaladım ve kendime gelmeye çalıştım. Ardından da Maddie'nin seçtiği elbiseyi giyip kendime çeki düzen verdim. Daha sabah saatlerindeydik ve kahvaltı vakti gelmemişti.

Abel'i ve ikizleri odalarından alıp kahvaltıya onlarla inmeyi planlıyordum. Tabii bir bahaneye de ihtiyacım vardı neden bir hafta boyunca onlarla görüşmediğimle ilgili.

Maddie elbisemin arkasını düzeltip saçımı da yapınca ona nazikçe teşekkür ettim. O da hâlâ tereddütlüydü ama hatırlamadığımı söyleyince bana daha anlayışlı yaklaşmaya başlamıştı.

Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Bir haftadan sonra odadan çıktığımı gören hizmetçiler bana şaşkınca baktılar. Şimdi bakıyordum da sayıları artmış gibiydi. Elvis ben diğer dünyadayken işleri halletmiş olmalıydı.

Hızlanıp Abel'in odasına yöneldim. Kapısı kapalıydı, sessizce açıp içeri girdim. Odanın perdeleri daha açılmamıştı demek ki daha uyanmamıştı.

Pencereye gidip perdeleri hafifçe araladım. Güneş ışığı en parlak hâliyle içeri sızdı. Abel kendi kendine uyanmadan yanına gidip üzerine eğildim.

Yanaklarını öperek ve saçlarını okşayarak onu uyandırmaya çalıştım. Başta mızmızlanıp diğer tarafına döndü, yatarken bacaklarının arasına sıkıştırdığı yastığı da sürüklemeyi ihmal etmedi.

Küçük bir kahkaha atarak onu gıdıklamaya başladım ve esneyerek uyanmaya başladı. Gıdıklamalarımı tamamen hissetmeye başlayınca ve kendine gelince gülmeye başladı, kendini küçülttü.

Yatağa çıkıp onu biraz daha gıdıkladım. Abel kahkahalar atarak dönmeye başlamdı ve sonunda yaşarmış gözleriyle bana baktı. Yüzünde ilk önce bir şaşkınlık belirdi sonra da mutluluk.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now