BÖLÜM 28 - GERÇEK RUH

6.4K 598 225
                                    

*Medya Breena'nın elbisesi*

Breena girdiği kendi bedenini inceledi. Uzun bir zaman bilmediği bir dünyada tanımadığı birinin bedeninde kalmıştı. Durum oldukça can sıkıcı olmaya başladığı için kendince yollar aramış ve şimdi de kendi bedenine geri dönebilmişti.

Giydiği elbiseye baktı. Tam bir balo elbisesiydi, sanırım birini balosuna gitmek üzereydi. Yaslandığı kapıdan uzaklaştı ve koridora çıktı. Bir önceki seferinde bir hafta kalabilmişti ve şimdi sonsuza kadar kalmayı planlıyordu. Bir hafta kaldığı sürede zamanını düzgün kullanamadığı için sadece odada kalmış ve planlarını kurmuştu.

Burası Grandük'ün malikânesiydi ve anlaşılan onunla evlenebilmişti. Beklemediği şey Grandük'ün ölmüş olmasıydı. Onun bildiği kadarıyla bir hastalığı yoktu. Neden öldüğü hakkında da bu yüzden bir fikri bulunmuyordu.

Tanıdığı koridorlardan geçerek merdivenlere yöneldi. Merdivenin başından aşağı baktığında tiksintiyle yüzünü buruşturdu. Beş çocuk da aşağıda onu bekliyordu. Kaldığı bir haftada fark etmişti de bedenine giren hırsız çocuklarla arasını düzeltmişti ama o bunu istemiyordu. Çocuklardan ne kadar uzak durursa o kadar iyiydi. Özellikle de Mateo denen o büyük çocuktan.

Sinirle merdivenleri indi ve çocuklara bir bakış bile atmadan aceleyle uzatılan eli tutarak arabaya bindi. Çocuklar da bir süre sonra arabaya binmeye başlayınca başını cama çevirdi. O küçük yaratıklarla göz göze bile gelmek istemiyordu. Yine de yanından çıkan cılız bir ses huzurunu bozdu.

Breena başını çevirdiğinde en küçük olduğunu düşündüğü çocuğu gördü. Adı... Adını hatırlamıyordu. Çocuk elini koluna koyunca tiksintiyle titredi.

"Anne seni kızdıracak bir şey mi yaptık?"

Breena çocuğun söylediği kelime aniden sinirlenip kolunu çocuktan kurtardı. Çocuğa gözlerinde derin bir nefretle bakarken elindeki yelpazeyi çocuğun göğsüne bastırdı. O çocuk ona "Anne" demişti. Ne cüretle ona böyle derdi, ondan izin bile almamıştı.

"Bana sakın anne deme seni küçük sürüngen."

Küçük çocuk şok olmuş şekilde Breena'ya baktı. Yaşlar çoktan gözlerinde birikmiş ve akmaya başlamıştı. Hıçkırmaya başlayacağı zaman elini ağzına tuttu.

Breena bu hareketi takdir etti, araba gürültü ve mızmızlanma istemiyordu. Ona bakan bakışları hissedince aynı yaşlarda görünen iki çocuğa baktı. İkisi de küçük çocukla aynı durumdaydı. Çocuklar Breena'nın küçümseyici bakışlarını görünce koltuklarına gömüldüler.

Arabada ağlamayan sadece iki çocuk vardı. Sarı saçlı olan ve daha küçük duran çocuk gözlerinde şaşkınlık ve nefretle bakıyordu. Breena'yla göz göze gelince bakışlarını kaçırdı ama homurdanmadan durmadı.

"Kaçık sürtük. Gerçek yüzü de buymuş meğer."

Diğer çocuk ise ona gözlerini kısarak bakıyordu. Breena çocuğun bir şeyleri bildiğini hissediyordu ama bozuntuya vermedi ve cıklayıp cama geri döndü.

Çocuklardan nefret ederdi, özellikle de kendi kanından olmayanları. Belki kendi doğurduğu bir oğlu olsa sevebilirdi ama başka çocuklardan tiksinirdi.

Yolculuk arada çocukların ağzından kaçan sesli hıçkırıklarla bölünse de kimseden ses çıkmadı. Sadece kardeşlerini teselli etmeye çalışan iki büyük çocuk arda konuşup susuyordu.

***

Breena saraya geldiklerinde ve süsleri gördüğünde prensesin doğum gününe geldiklerini anlamıştı. Prensesi ne severdi ne de ondan nefret ederdi. Sadece babası saraya sık sık uğradığından onunla birkaç kez konuşmuş, pek sıkı fıkı olmamıştı.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now