Biliyorsunuz ki bütün ülkemizi yasa boğan bir olay yaşandı ve bir hafta boyunca yastaydık. İnsanlar zorluklarla başa çıkmaya çalışırken bölüm atmak istemedim. Bu süreçte saygısızlık olur gibi geldi ama bir süre sonra tabii ki normal hayatlarımıza dönmek zorundayız.
Deprem felaketi yüzünden vefat eden herkesin mekanı cennet olsun, yakınlarını kaybeden herkese başsağlığı diliyorum. İnşallah bunu da atlatacağız.
•
Markinin sözleriyle donarken odanın kapısı çarparak açıldı. İçeri çığlıkla biri koştu ama hâlâ şokun etkisinde olduğumdan tepki veremedim.
Ben daha kafamı bile çeviremeden biri üstüme atlayıp beni yere devirdi. Marki de şaşkınlıkla geri çekilerek koltuğa sıkıca yaslandı.
Elim sehpanın köşesine çarpınca acıyla inledim ama elime bakamadan biri yüzümü ve boynumu çizmeye başladı. Tırnaklarıyla bana zarar verirken onu durdurmaya çalıştım.
Üstüme çıkmış Evan'la göz göze geldim ama gözlerindeki bakış beni görmüyordu. Vahşi bir hayvandan farksızdı. Onu kollarından tutup kaldırmaya çalıştım ama kendini kenetlemiş hâldeydi ve yüzüme zarar vermeye devam ediyordu.
Marki de yüzü bembeyaz olmuş şekilde oturuyordu. Bana yardım edecek gibi değildi. Yüzüm ve boynum acıyla yanarken yanağımdan aşağı bir sıvı süzüldü. Sıvının hissi bana otobüs çarptığı günküyle aynıydı. Yanağım kanamaya başlamıştı.
Evan'ı yüzünden itmeye çalıştım ama işe yaramadı. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama sonunda bir hizmetçi bağırarak içeriye koştu. Hizmetçi de zorla Evan'ı kaldırırken tırnaklarının hedefi oldu ama Evan'ı bırakmadı.
Nefesimi düzenlemeye çalışırken yüzümün her yeri acıyla yanıyordu. Kendimi dirseklerim üzerinde doğrulmaya zorladım.
"O babamızı öldürdü!"
Evan bana doğru bağırmaya ve aynı şeyi söylemeye devam ederken kapının orada Mateo belirdi ve bana bakınca yüzündeki kan çekildi. Bakışları benimle Evan arasında gitti.
Evan hizmetçinin kollarında çırpınmaya ve tekme atmaya devam ederken Mateo bağıran Evan'a yaklaştı.
Gözlerim ikisine takıldı ve havayı yaran tokat sesiyle gözlerim büyüdü. Odadaki herkes donmuş vaziyetteydi.
Evan başını yana çevrilmiş şekilde soluklanırken Mateo'nun sırtı bana dönüktü, yüzündeki ifadeyi göremiyordum.
Hizmetçi bir şey demeden sakinleşen Evan'ı yere indirdi. Kendimi ayağa kalkmaya zorlayarak yerde oturan Evan'a ve onun önündeki dikilen Mateo'ya baktım.
Evan birkaç kez daha soluklandı ve kızarmış yanağıyla başını Mateo'ya çevirdi. Gözlerinde yaşlarla ona baktı.
Evan titreyen dudaklarıyla konuşmaya çalıştı. Gözünden kurtulan bir yaş yanağından aşağı süzüldü. Ben de titredim.
"O... babamızı... öldürdü..."
Mateo bir süre bir şey demedi ama sonra derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Bunu nereden çıkardın?"
Evan titreyerek dişlerini sıktı sonra bana bakış atarak Mateo'ya baktı.
"Onları... duydum... Konuşuyorlardı."
Ayağa kalkarak yanlarına gittim. Mateo kaşlarını çatarak bana döndü. Derin bir iç çekip oturduğu koltuktan kalkan Marki'ye baktım.
"Seninle başka bir zaman konuşacağım, baba. Gitsen iyi olacak."
Marki bir şey demeden gitti. Onu göndermekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Eğer Evan'ın yalan söylediğini söylesem bir şeylerden şüphelenebilirdi.
YOU ARE READING
GRANDÜŞES'İN İMTİHANI
FantasyBir araba kazası sonucunda ölüp başka bir evrende, başka bir bedende okuduğu romanda kötü kadın olarak uyanan Hifa kendisine verilen bu şansı iyi kullanmak ve hayatta kalmak ister.