BÖLÜM 5 - MİNNET

10.1K 893 49
                                    

Birinin omzuma dokunması ile irkilip doğruldum. Gözlerimi ovuştururken uyuyakaldığımı fark ettim. Gözlerim hızlıca Abel'e giderken onun da hâlâ aynı pozisyonda yattığını gördüm.

Gözlerim bu sefer omzuma dokunan kişiye çevrildi. Mateo başımda dikilmiş bir şekilde bana hiçbir ifade belirtmeyen yüzüyle bakıyordu. Şu an için bana gardını indirmeyecek gibi duruyordu.

Abel'e dikkat ederek yataktan kalktım ve hafifçe kendime gelmek için esnedim. Kısa süreli bir uyku da olsa rahat uyumuştum.

Mateo bana soru sorarcasına bakınca ona elimle beni takip etmesini söyleyip kendi odama yöneldim. Mateo sessizce kapıyı kapattıktan sonra koridorda beni takip etti.

Sadece iki gece kaldığım odanın kapısını açarken Mateo'nun gerildiğini fark ettim. Neden olduğunu bilmiyordum ama en kısa sürede farklı bir odaya taşınsam iyi olacaktı. Zaten ben de pek rahat edememiştim odada.

Kenarda duran gecelik ve sabahlığı görünce üstümde hâlâ cenaze kıyafetleri olduğunu fark ettim. Kıyafetleri alırken Mateo'ya iki gece önce Grandük'le oturduğumuz koltukları işaret ettim.

"Oraya oturursan sevinirim. Banyoda üstümü değişip geleceğim."

Mateo'nun cevap vermesini beklemeden banyoya ilerledim. Bir an önce üstümdekilerden kurtulmak istiyordum.

Elbiseyi çıkarıp sabahtan kalma soğuk suyla yüzümü yıkadım ve üstümdeki sersemliği atmaya çalıştım. Sabahlığın önündeki ipi bağlayıp Mateo'nun yanına döndüm.

Mateo koltuğa oturmuş, doğrudan ateşe bakıyordu. Bir an için dondum. Bu görüntü o kadar tanıdıktı ki bir an için hâlâ burada olduğunu zannettim.

Duruşu, bakışı, oturuşu... her şeyi babasıyla aynıydı. Grandük de o gece böyle oturuyordu, böyle bakıyordu.

Derin bir nefes alıp Mateo'nun yanına oturdum. Onunla beraber ateşe bakmaya başladım. Dejavu gibi hissettiriyordu. Aynı yerde, farklı bir kişiyle, farklı bir zamanda.

Bir süre öylece ateşe baktık. Sessizliği bozan Mateo oldu.

"Beni ne için çağırdın? Böylece oturup ateşi izlemek için mi?"

Sözleri sertti. Nazik olmaya çalışmıyordu ama onu anlıyordum ya da anlamaya çalışıyordum. Daha yeni ölmüş babasının evlendiği genç kadının onunla konuşmak istemesi garip olmalıydı.

Derin bir nefes aldım ve sözlerime başladım.

"Sadece birkaç şeyi kesinleştirmek için seni çağırdım. Gözüme çarpan bir şey oldu bugün."

Mateo kaşlarını çattı. On üç yaşında bir çocukla yetişkinmiş gibi konuşuyordum. Ama her ne kadar kendi yetişkin gibi davransa da hâlâ bir çocuktu.

"Teyzeniz... Leydi Louise. Onunla aranız bozuk mu?"

Mateo gözle görülebilir şekilde irkildi ve nefesimi tuttum. Düşündüğüm kadar kötü bir şey çıkmaması içimden dua etmeye başladım. Mateo'ya cevap için bakınca gergince ateşe bakmaya devam ettiğini gördüm.

"Teyzemizle aramız... bozuk değil."

Bu sefer de benim kaşlarım çatıldı. Bariz bir şekilde yalan söylüyordu.

"Mateo, bak. Ben ne senin gerçek annenin ne de babanın yerini tutmaya çalışıyorum. Tek istediğim kardeşlerinle ve seninle iyi geçinebilmek. Asla gerçek ebeveynlerini senden unutmanı isteyemem ve onları yerine de geçemem."

Mateo bir şey demedi ama biraz daha rahatlamış gibiydi. Belki de bundan korkmuştu, onu anne ve babasını unutmaya zorlayacağımdan. Yine de konuştuğunda sözleri bir kaya gibi sertti.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now