BÖLÜM 45 - DUMAN

2.6K 266 72
                                    

Benim attığım şişeyle oluşan kaosu Lia'nın attığı şişe izledi.

Bağırışlar ve çığlıklar birbirine karışırken Lia'yla şişeleri farklı hedeflere atmaya devam ettik.

Kaos gittikce büyüyor, alevler binaları sarmaya başlıyordu. Bizim de yakında binaların çatısından inmemiz gerekecekti.

Gözlerim sivillere gitti. Şu an kimse onlarla ilgilenmiyor, onları takmıyordu. Bu kaçmak için şansları var demekti ama elleri arkalarında bağlanmışken ve gözleri kapalıyken imkânsızdı.

Derin bir nefes aldım ve boğazıma giren dumanla öksürdüm. Alevler beklediğimden daha hızlı yayılmıştı ve şişeler de beklediğimden daha büyük şekilde patlıyordu.

Gözlerim ilk hedef aldığım koyu formalı askeri aradı ama onu göremedim.

Şişe, askerin neredeyse ayaklarının dibine düşmüştü.

Yanmış olabilirdi.

Muhtemelen yanmıştı. Bu düşünceyle yutkundum ama vicdanımın beni etkilemesine izin vermedim. Doğu acımasız davranmakta kararlıydı, onlara acımamalıydım.

Eminim fakirliklerinin imparatorla ilgisi vardı ama bu masum insanlara işkence ettirmeyi gerektirmezdi.

Ne zaman vicdanım beni avucunun içine almaya çalışsa aklıma sırtına tekme atılan çocuğu, kırbaçlanan adamı getirmeye çalıştım.

Kısasa kısas sevmiyor olabilirdim ama bir savaştaydık ve savaşta her şey kabuldü.

Yeni bir şişe almak için uzandığımda tek bir şişenin kaldığını fark ettim. Gözlerim hemen sokağa çevrildi. Sokağın çoğu yanıyordu, Doğu'nun askerleri birbirlerine bağırarak emir verirken alevler harlanıyordu.

Sivillere baktığımda öksürmeye başladıklarını gördüm. Ben bile derin bir nefes alınca dumanı içime çekebiliyorsam ateşin ortasında kalan onları düşünemiyordum.

Acele edip kaçmalarına yardım etmezsem dumandan zehirlenerek ya da boğularak öleceklerdi.

Son şişenin ucundaki bezi yakıp kaçmaya çalışan askerlerin yoluna fırlattım.

Şişe patlayıp askerleri engelledi ve ben de fırsat bilip hemen çatıdan inmek için harekete geçtim.

Askerler muhtemelen kaos ortamında şişelerin nereden geldiğini çözememişlerdi ve bu benim için bir avantajdı.

Merdivenlerden hızla inip kendimi camdan içeri soktum. Hançerlerimi kontrol ederken üzerimdeki zırhın çok dikkat çekeceğini fark ettim.

Muhtemelen çıkarmam gerekiyordu çünkü bir asker bile beni görse başımı koparmaya çalışabilirdi.

Öte yandan çıkarmam da riskliydi. Normalde dövüşemememin yanında zırhım olmadan daha da savunmasızdım.

Birkaç saniye kendime karar anı tanıdıktan sonra zırhı aceleyle çıkarmaya başladım.

Alevlerden ya da dumanlardan görülmeme olasılığım da vardı ama sivilleri kaçmak için yönlendireceğim zaman askerlerden biri beni zırhla fark edebilirdi, kaçmam zorlaşırdı.

Zırh parçalarını ve Victor'ın verdiği yeleği çıkarıp yere attıktan sonra hançerlerimi bir kez daha kontrol ettim ve merdivenlerden hızla inip kapıdan çıktım.

Victor'ın verdiği yelek değerliydi ama yapacak bir şeyim yoktu.

Doğu askerlerinden kaçmaya çalışarak sivillerin olduğu yere yöneldim. Burası köyün merkezi olduğundan sokaklar genişti. Bu bir avantaj mıydı dezavantaj mıydı emin değildim.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now