İmparatoriçenin dedikleri kaşlarımı çatmama neden oldu. Bunu bana neden anlattığı ya da ne demek istediğini anlamamıştım.
Çiçeklerle ilgilenmeyi bırakıp o tarafa doğru iyice döndüm.
"Sonsuza kadar derken?"
İmparatoriçe acı bir şekilde gülümsedi ve gözlerini eldivenle tekrar sildi. Yanaklarını da biraz ovup sakince ayağa kalktı.
Yanıma gelirken kendimi aşırı gergin hissettim. Kaçmak iyi bir fikirdi ama İmparatoriçe bunu iyi karşılamazdı sanırım.
"Onu öldürecekler ve bunu durdurabileceğimi sanmıyorum."
Derin bir nefes aldım. İmparatoriçenin konuşmasından anladığım kadarıyla kendi çocuğu gibi büyüttüğü kişi Arşidük'tü.
Ve şimdi bana birilerinin onu öldüreceğini söylüyordu. Kalbimde bir burukluk hissettim. Kim onu öldürmek isterdi ki? Savaşta imparatorluğu kurtarmıştı.
Buna sevinseler ve onu sevselerdi ona canavar demezlerdi.
İmparatoriçe önüne dönmüş hemen önümüzde uzun iplere asılmış saksılardaki çiçekleri okşuyordu. Bakışlarımı hissedip konuştu.
"Korkuyorum. Hayatımda çok fazla korktuğum söylenemez. Bu saraya girdiğimde kendime zırh örmüştüm ama şimdi o zırhı parçalıyorlar ve engel olamıyorum."
Hâlâ neden bana anlattığını çözememiştim. Boğazımı temizleyip bakışlarımı İmparatoriçeye odakladım.
"Beni mazur görün ama neden bana anladığınızdan emin değilim."
İmparatoriçe bana davetkar gözlerle bakınca biraz daha cesaret alıp konuştum.
"Biliyorsunuz ki daha birkaç haftalık Grandüşesim. Malikânedeki durumları yeni yeni düzeltmeye şansım oluyor. Ayrıca çocuklar da bu durumda bana alışmaya çalışıyorlar."
Evan daha kendini bana açmamıştı bile. Yıllar önceden bozulmuş aileyi kendi başıma toplamaya çalışıyordum.
İlk zamanlarda Grandük'ün yardımcı olacağını düşünmüştüm ama ani ölümü beni bile sarsmıştı.
Sonradan anladığım kadarıyla çok iyi bir baba olmadığını belki de olamadığını görmüştüm. Belki de yaşından dolayıydı. Ben onunla evlenirken romandan bildiğim kadarıyla elli beş yaşlarındaydı.
Mateo'nun on üç olduğunu varsayarsak Mateo doğduğunda kırk iki yaşındaydı. Neden Grandük bir varis için bu kadar beklemişti bilmiyordum ama bunun da bir açıklaması olmalıydı.
Aslında Grandük'le ilgili anlamadığım epey bir durum vardı. Neden çocuklarla ilgilenmeyip teyzelerine güvenmişti anlamıyordum. İstismarı fark etmemiş olamazdı. Elvis bana fark etmediğini söylemişti ama emin değildim. Yine de bir babanın çocuklarına yapılan istismarı görmezden gelmesi de zalimce geliyordu.
Marki'nin önünde nasıl hissettiğimi düşündüm. Korkmuş, endişeli ve yetersiz... Çocuklar da böyle hissediyor muydu emin değildim ama öyle olmamasını umdum.
Emin olduğum tek şey Grandük'ün çocuklara zarar vermediğiydi. Tabii başka bir açıdan da Breena'dan farkı yoktu.
Breena da romanda çocukları görmezden gelmişti. Tek farkları Breena'nın onları her gördüğü yerde aşağılaması ve küçümsemesiydi.
İmparatoriçe hâlâ devam etmemi bekleyince sıkıntılı bir iç çektim. Elimle alnıma masaj yapıp gözlerimi önümdeki çiçeklere tekrardan çevirdim.
YOU ARE READING
GRANDÜŞES'İN İMTİHANI
FantasyBir araba kazası sonucunda ölüp başka bir evrende, başka bir bedende okuduğu romanda kötü kadın olarak uyanan Hifa kendisine verilen bu şansı iyi kullanmak ve hayatta kalmak ister.