BÖLÜM 33 - HİSLER

5.4K 657 152
                                    

Ellerim titrerken Arşidük'ün koluna tutundum. Birleşen parçalar vardı ama boşluk asla tamamen dolmuyordu.

"Leydim iyi misiniz?"

Başımı zorlukla salladım ve elimi alnıma koyup geriye bir adım attım. Gözlerimi sıkıca kaparken kolumu Arşidük'ün kolundan çektim.

"Sanırım biraz başım döndü. Uykusuzluktan olabilir, biraz dinlensem iyi olacak."

Arşidük'e zorlama bir gülümseme gönderdim ve tepkisini beklemeden odaya doğru koşturdum. Neyse ki odaya giderken kimse karşım çıkmadı.

Odaya girdikten sonra kapıyı arkamdan çarparak kapadım ve kapıya yaslanarak derin bir nefes aldım.

Ben... Maria'nın önemli biri olduğunu asla düşünmemiştim. Grandük bunu biliyor muydu emin değildim.

Arşidük'ün annesi öleli neredeyse yirmi üç yıl olmuştu çünkü Arşidük benimle yaşıt olmalıydı ve annesi o doğduğu sene ölmüştü.

O zaman gayrimeşru çocuk yaşıyorsa otuz üç yaşlarında olmalıydı.

Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirdim. Her şey göründüğünden daha fazlasıydı, bunu anlamıştım. Grandük'ün hâlâ bilmediğim başka kişilerle bağlantıları vardı.

Mektuplaştığı kişi kimdi hâlâ çözememiştim ve günlüğün sayfaları da silindiğinden dolayı oradan yardım alamayacaktım.

Mektupların tarihlerini düşündüm. Bir hafta aralık vardı. Malikâneye bir haftada gelen mektuplardan nereden olabilirdi ki?

Başım ağrımaya başladı ve elimle alnımı ovuşturdum. Dışarıdan gelen Abel'in sesini duymamla cama yöneldim.

Victor, Abel ve bahçıvan bir yere eğilmiş konuşuyorlardı. Neye balıklarından emin değildim, zaten uza bir mesafede olduklarından anlayamazdım.

Abel bir kere daha kahkaha atıp ellerini çırptı. Victor merakla ve hevesle onu izliyordu. Ona olan bu ilgisi Abel'in büyü gücünden olmalıydı muhtemelen.

Büyü gücü sekizli yaşlarda ortaya çıkardı ve hissedilirdi. Victor Abel'in gücünü daha dört yaşındayken hissetmişti ve bu alışılmadık bir şeydi.

Kendimi rahatlatmaya çalışarak masa başına geçtim ve kenara dizilmiş kağıtlardan aldım. Dolma kalemi mürekkebe dikkatle batırıp akademiye gidecek bir mektup yazmaya başladım.

Çocuklar bana muhtemelen mektup yazıp göndereceklerdi ama ben de onlara bir mektup göndermek istiyordum.

Mektupta Kuzey Krallığı'na geldiğimden ve kaleden bahsettim. Sonra hepsine birer soru sordum ve onları tembihledim.

İleriki zamanlarda her birine ayrı mektup yazardım ama onlar da yeni gittikleri için birbirlerinden ayrılmazlardı.

Mektubu bitirince kuruması için kenara koydum ve duvarda asılı duran saate baktım, yarım saat olmuştu. Kapıya doğru bir bakış atıp düşündüm. Biraz daha rahatlamıştım ama Arşidük'ün yanında garip davranmak istemiyordum.

Onun bilmediği bir abisi olduğu ve abisinin babasının Grandük olduğu gerçeğini bilerek yüzüne bakmak garip olacaktı ama sonsuza kadar odada kalamazdım. Buraya gezmeye ve eğlenmeye gelmiştim.

Her ne kadar biraz zorlansam da aşağıya inmem gerekiyordu. Belli etmediğim sürece sorun olmazdı.

Ayağa kalkıp eteğimi düzelttim ve odadan çıktım. Aşağıya doğru inerken etraf yine boştu. Ben malikânede az çalışan olduğunu düşünürdüm ama şimdi kaleye bakınca malikânedekilerin fazla olduğunu fark ediyordum. Hem kale malikâneden de büyüktü, Lolita Hala burayı iyi çekip çeviriyordu.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now