Dünle beraber tam bir hafta olmuştu. İki gün önce doktorların söylediğine göre nöbet geçirmiştim. Ama benim hissettiğim şey roman dünyasında Abel'in beni uyandırdığı gün gibiydi. Hatta aynısıydı.
Ama bir farklılık vardı. Bu sefer hatırlıyordum. Ne duyduğumu, ne hissettiğimi hatırlıyordum. Ama bu sadece bir mercimek tanesi kadar etki yaratmıştı boş zihnimde.
İki gün boyunca hem geri dönmeyi beklemiş hem de duyduğum ve hatırladığım seslerin ne olduğunu anlamaya çalışmıştım.
Gördüğüm rüyanın -her ne kadar rüya olmadığından emin olsam da başka bir kavram aklıma gelmiyordu- sonunda her kim konuştuysa benimle konuşmuştu. Zihnimi bulandırmış ve karıştırmıştı.
Biri bana hırsız demişti. Biri de anahtar.
Hangisi doğruydu? Hangisi yanlıştı?
Zihnimden sesler duyduğum için deli olduğumu düşünmek isterdim ama bir roman dünyasına girip geri dönmenin yanında bir hiç gibi kalıyordu. Sonuçta beden değiştirmekle, zihninde garip sesler duymak karşılaştırılamazdı.
Odanın kapısı sertçe açılıp içeri kolunda çantasıyla annem girdi.
Annem geceleri kalmak dışında odamda durmuyordu. Geceleri de zorunluluktan dolayı kalıyordu. Her sabah boynunun ağrıdığından şikayet edip söyleniyordu ama onu pek taktığım söylenemezdi.
Zaten burada kalmaya devam etme durumunda -her ne kadar bu sözler kalbimi bin bir parçaya bölse de- aklımda birkaç plan kurmuştum. Gidip işimden istifa etmeden önce biraz daha çalışıp para kazanacaktım. Anneme vermeye de niyetim yoktu.
Birkaç ay çalıştıktan sonra kendime küçük bir daire tutup annemden ayrılabilirdim. Sonra da kalan parayla küçük bir kitap kafe açardım. Küçüklüğümden beri hayalimdi aslında. Sadece gerçekleşmemiş bir şeKilde zihnimin bir köşesinde oyalanıyordu.
İlk başta zor olurdu. Hem fiziksel hem de finansal olarak ama dayanabileceğimi düşünüyordum. Üniversitede muhasebe okuduğum için pek bir meslek seçimim yoktu ama gençtim ve belki bir kez daha sınavlara hazırlanıp başka bir bölüm kazanabilirdim.
Tabii gençler bile zorlanırken benim bunu başarma olasılığım epey düşüktü.
Annem yanıma gelip kolumda takılı serumun ne kadar kaldığına baktı. Bunu neden yaptığını biliyordum. Bir an önce işimin başına geçip ona para vermemi bekliyordu.
Bir daha olmayacak bir şeyi bekliyordu ama bundan haberi yoktu.
Annem sinirli bir şekilde saate baktı ve bana döndü.
"Senin yüzünden bakım saatimi kaçırıyorum. Maniküre gitmem gerekiyordu. Ama doktor seninle ilgili bir durumun olduğunu söyleyince gelmek zorunda kaldım. Bir düşmedin yakamdan."
Annemin dediklerini takmayıp pencereye bakmaya başladım. Dışarıyı göremiyordum ama gökyüzünü görmek yeterliydi.
Doktorun annemi neden çağırdığını bilmiyordum. Hastaneden ayrılmam için birkaç hafta daha durmam gerektiğini düşünüyordum. Bacak ve kol kırığımı saymasak bile kaburgalarım ve göğüs kemiğimde hâlâ iyileşmemiş hasarlar vardı, hâlâ acıyorlardı.
Doktor beni iç kanama yaşanma riskine karşın göz altında tutuyordu. Bir de şu nöbet olayı vardı. Bu konu hakkında epey endişeli sayılırdı ama ben nedenini bildiğimden rahattım.
Zaten neden ilk rüyayı hatırlamayıp bu rüyayı hatırladığımı anlamamıştım.
Belki de benimle konuşan kişilerden biri bunu kasten istemişti.
YOU ARE READING
GRANDÜŞES'İN İMTİHANI
FantasyBir araba kazası sonucunda ölüp başka bir evrende, başka bir bedende okuduğu romanda kötü kadın olarak uyanan Hifa kendisine verilen bu şansı iyi kullanmak ve hayatta kalmak ister.