BÖLÜM 36 - ABEL VE HABERCİ

5.2K 541 91
                                    

Yerdeki kitaba öylece bakakaldığımı fark edince titreyen ellerimle kitabı düşürdüğüm yerden aldım.

Elias yanıma gelip arkama baktı. Dikkati ne bende ne de kitaptaydı.

Ben de titrek bir şekilde arkama döndüğümde az önce saatin olduğu yerde bir boşluk gördüm. Yavaşça Elias'ın yanına yanaştım.

Saat geriye doğru açılmış ve ortaya kitaplığın arkasında bulunan gizli yeri ortaya çıkarmıştı.

Elias boşluğa kaşlarını çatarak baktı ve yavaşça geriye giderek kapının oraya ulaştı. Kapıyı kilitledikten sonra tekrardan yanıma geldi.

"Böyle bir yer olduğunu bilmiyordum."

Gözlerimi kısarak daha dikkatli baktığımda malikânedeki gibi aşağı inen merdivenler olduğunu fark ettim. Merdivenlerin aşağısı o kadar karanlıktı ki hiçbir şey gözükmüyordu.

"Bir çeşit bodruma iniyor galiba."

Elias beni onayladı ve bir adım ileri attı. Saatin olduğu yerde onun adımıyla birlikte bir şeyler titreşti. Neredeyse fark edilemeyecek kadar hızlı ve aniydi.

Ben ne olduğuna bakmak için ileri adım attığımda Elias kolunu önüme uzatarak beni durdurdu.

"Büyü var sanırım. İleri gitme."

Elias'ın önüme uzanan koluna baktıktan sonra gözlerim elimde tuttuğum kitaba kaydı.

Bu kitap mı geçidi açmıştı?

Kitabı çevirip arka kapağına baktım. Konu aynı benim okuduğum zamanki gibiydi. Karakterlerin isimleri bile aynıydı...

Eğer bu kitap tetiklediyse bu imparatoriçenin her şeyi bildiği anlamına gelirdi. Bu dünyanın bir roman dünyası olduğunu, çocukların geleceklerini, Breena'nın ölümümü...

O zaman benim gerçek Breena olmadığımı anlamış mıydı? Gerçek Breena imparatoriçeyle konuştuysa ona söylemiş olabilir miydi?

Ama sanırım bunları bilse bile artık bir önemi yoktu. Sonuçta ölmüştü ve bu dünyada da ölümden geri gelmenin bir yolu yoktu.

Hem bana iyi bir müttefik olabilecek hem de korkutucu bir düşman olabilecek birini kaybetmiştim. Ne çıkarlı durumdaydım ne de zararlı ama bu durum en iyisi sayılırdı.

Elias'ın koluna dokunup kolunu çekmesini sağladım. Ona gülümseyerek baktım. "Bana büyü işlemiyor. Victor'ın dediklerini hatırlıyor musun?"

Elias tereddüt etse de beni onayladı ve ardından hiç beklemeden beni kollarımdan tuttu.

"Evet hatırlıyorum ama bu oraya girmene izin vereceğim anlamına gelmez."

Sıkıntılı şekilde iç çekip gözlerine baktım. Gözlerindeki kararlı ifadeden beni bırakmayacağını anlamıştım ama büyü olup olmadığını kontrol etmek için bir şekilde beni bırakmasını sağlamalıydım.

Hızla ayak parmak uçlarımda kalkıp dudaklarına öpücük kondurdum. Her ne kadar öpücüğü onu sersemletmek için kullanmaktan kötü hissediyor olsam da dikkatini başka şekilde dağıtamazdım.

Elias hedeflediğim gibi şaşırdı ve tutuşu gevşedi. Öpücüğüme karşılık vermesini beklemeden hızla tutuşundan kurtuldum ve boşluğa girdim.

Elias adımı haykırdı ama ben boşluğu geçerken vücudumu esir alan hisse odaklanmıştım.

Evet, kesinlikle büyü vardı ama bu... Bu daha farklıydı. Malikânede, mahzenin girişinde bulunan büyüden farklı hissettiriyordu.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now