BÖLÜM 8 - RÜYA VE YENİ BAĞLAR

10K 881 114
                                    

"Neden buradasın?"

"Çünkü istemiyorum."

"Neyi istemiyorsun?" Bunu soran bir erkek sesiydi. Ses tanıdık olduğu kadar da yabancıydı. Beynim kim olduğunu hatırlamaya çalışmakla meşguldü.

"Onunla aynı evde yaşamayı, onun bakışlarına maruz kalmayı, onunla aynı havayı solumayı..."

Bu ses de tanıdıktı ama bu seferki bir kadındı. Bir kadınla bir adam konuşuyordu ama sadece sesleri duyuyordum. Görüntü yoktu. Sadece saçlarımda ve vücudumda dolaşan tatlı ama soğuk bir hava akımı vardı.

Gözlerimi hissetmiyordum. O kadar karanlıktı ki gözlerim açık mı kapalı mı emin olamıyordum. Ellerim ve bacaklarım hareket etmeyi reddediyorlardı.

Sanki karanlık bir boşlukta sürükleniyordum. Hiç bitmeyecek gibi hissediyordum.

"Bu yüzden mi buradasın?"

İlk önce hissetmeye başladım. Gözlerim açıktı ve bir sıcaklık vardı. Bir taraftan bana doğru vuran bir sıcaklık.

"Evet. Bir anlaşma yapmak istiyorum."

Daha sonra görüntüler. Net değillerdi ama ateşin görüntüsü bulanık da olsa belli oluyordu.

Sonra iki koltuk. Burası çok tanıdıktı. Sanki burada daha önce bulunmuştum. Ama hatırlamıyordum. Beynim açık vermeyi reddediyordu.

Koltuklarda oturan iki kişi. Biri yumuşak kahverengi saçlı bir kadın, diğeri koyu kahve saçlı bir adam. Ama yaşı var gibi duruyordu. Emin değildim. Sadece arkalarını görebiliyordum.

Bulanık.

Renkler birbirine karışıyor. Belki de yanlış görüyorum.

"Peki bundan çıkarım ne olacak?"

"Sana onun ve imparatorun bütün sırlarını anlatacağım."

Bir anda bir ışık parladı ve gözlerim acıyla kısıldı. Gözyaşları yanaklarımdan aşağı yuvarlanırken nefesim kesildi.

Ellerimi sonunda hareket ettirebildim ama ışık beni içine alarak hapsetti.

Birinin beni dürtmesiyle uyanırken nefes nefeseydim. Terlemiştim ve elbisenin kaliteli kumaş vücuduma yapışmıştı.

Hâlâ aynı pozisyonda yatıyordum. Hareket etmişe benzemiyordum. Dirseklerimin üzerinde doğrulup beni uyandıran kişiye baktım.

Abel endişeli gözlerle bana bakıyordu. Onu görmemle içimdeki bütün hiddet kayboluverdi. Yerini sadece şefkat aldı. Dizlerine gelen şortu kırışmış ve yatağın üzerinde diz çökmüştü. Sanırım bir süredir beni uyandırmaya çalışıyordu.

Abel gözlerimin içine bakamadan utanıp başını eğdi ve ellerini önünde kenetledi.

"Ben... Ben özür dilerim. Uyandırmak istememiştim. Sadece oyun oynamak istemiştim ama kimseyi bulamadım. Aklıma bir tek sen geldin ama odaya girdiğimde titriyordun... Korktum."

Siyah gözlerinde yaşlar birikmişti. Hemen doğrulup kollarımı ona sardım. Benim için endişelenmesi bile kalbimi eritmeye yetmişti.

"Beni uyandırman iyi oldu. Sanırım bir kâbus görüyordum."

Hatırlamıyordum.

Abel başını salladı ama bana bakmadı. Gözlerimi kısıp çenesinden tuttum ve başını bana çevirmesini sağladım.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now