Bölüm 56 : Ters Düşen Plan

1.4K 462 175
                                    

Merhabalar çok değerli okurlarım...

Ülkemiz büyük bir felaketi yaşadı 6 Şubatta... Canımız yandı ve yanmaya da devam ediyor. Sarsıntısı dursa da içimizdeki can alıcı acı sarsıntıları bir türlü bitmiyor. Umarım, sizler iyisinizdir. Umarım bir daha böyle büyük bir felaketi yaşamayız. Depremde hayatını kaybeden tüm canlara Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyorum.

#başımızsağolsunTürkiyem

Keyifli Okumalar ❤️

🔥

Bölüm 56 : Ters Düşen Plan

Rengi asla solmayan hayallerim vardı. Çok küçükken kurduğumuz her hayali, bembeyaz bir sayfaya rengarenk kalemlerle çizer, çizdiğimiz resimleri bahar aylarında yaptığımız telli duvaklı, kuyruğu rengarenk olan uçurtmalarımıza bağlar, mavi bir mürekkep sıçramış olan gökyüzüne salardık. Şen kahkahalarımız ile salınan uçurtma hayallerimizi anlattığımız resimleri gökyüzünün bağrında saklar, varlığını bilmediğimiz ailelerimize armağan ettiğini çocuk aklı ile düşünürdük. Ne de olsa bizim de hayallerimiz vardı, her çocuk gibi... Ama bizim hayallerimiz de, hayallerimizin rengi de diğer çocuklardan daha farklıydı.

Şüphesiz ki, yetim kalan her çocuğun hayali, yıllarca sahip olamadığı ya da yarım bırakılmak zorunda kaldığı aileydi.

Mesela maviydi benim hayallerim. Gökyüzünün o muazzam asil rengi berrak suların üzerine yansır, minik bir sandalın içinde ucu bucağı olmayan denizin tam ortasında huzuru kucaklardım. Maviydi hayallerim ve her hayalim ya gökyüzüne ya da deniz kenarına çıkardı. Bu yüzdendi, kendimi her çıkmaz olay da bulduğumda, dâra düştüğümde, karamsar hissedip kimsesiz hissettiğim anda mavinin o eşsiz kalbinde bulurdum kendimi.

Fakat başka bir kalbin içinde de ben hayat bulmuş, bir çocuğun en büyük hayali olmuştum.

Kalbine dokunduğum o anda parmaklarım hayali ile buluşmuş, durmasını istediğim zaman bize ihanet ederek hızla ilerlemişti. Zamanın acımasız ihaneti birçok hayalimizi üzerimize yıkmış, onun kalbinde hayat bulan hayaliyle ilk kez bir sabaha merhaba demiştim. Şimdi ise hoyratça ilerleyen zamanın akımına kapılmış bir şekilde, karşılıklı oturmuş sessizce kahvaltı ediyorduk. Hayır hayır, sadece o ediyor ben ise zihnimin içinde tepinen düşünceler eşliğinde onu izliyordum.

Gözleri, tabağına koyduğu envai çeşit kahvaltılıktan bir an olsun ayrılmazken parmaklarım, alnına düşen serseri saçları düzeltmek için yanıp tutuşuyordu. Dünkü yorgunluğundan gram eser kalmayan adamın, dinlendiği ve rahat uyuduğu her hâlinden belliydi.

"Neye gülüyorsun öyle?" Bir anda bakışlarımız buluştuğunda onu izlerken yakalanmanın yanı sıra, gülümsediğimin farkında bile değildim. Sözleri ile hızla tebessümüm solduğunda bakışlarımı da yakalanmanın verdiği huzursuzlukla hızla çektim. Henüz kahvaltı tabağıma dokunmamıştım bile. İsteksiz bir şekilde çatalı aldığımda beni izlediğinin de farkındaydım. Kurduğu cümleye karşı herhangi bir karşılık da bulunmadığımda sözleri havada asılı kalmıştı.

Müebbet / Adaletin Keskin KılıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin