❤️ Genç Kurgu #1
🔥
Adaletin Keskin Kılıcı
Tanrı, geceye hayat verdi ve gökyüzüne mühürledi.
Ve bir kadın o gökyüzünün altında sevilmemişliğine ağladı.
Ta ki bir adam kollarını açıp sarana kadar...
Oysa o gökyüzünden de karanlıktı...
Cemal Süreya D...
Merhabalar değerli okurlarım, nasılsınız? Umarım keyfiniz yerindedir.
Uzun bir bölümle geldim, keyifli okumalar dilerim ❤️
Multi : Gizemli katilimiz...
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
🔥
Bölüm 59 : Satranç
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Baba..."
Dudaktan firar eden tek bir kelime kaç anlam taşırdı? Kaç yürekte aynı hissiyatlarla taçlanır, kaç yürekte ifadesizliğe bürünürdü. Kiminin yüreğinde bir sızı, kiminin yüreğinde özlem, kiminin yüreğinde de uçsuz bucaksız bir sevgi deryasının içinde bulurdu insan kendisini.
Yanımdaki adamın dudaklarından titrek bir şekilde firar eden kelimenin arkasında yatan özlemi yakalamıştım. Adım atmaya korkan adamın bedenindeki gerginliğin ateşini hissediyordum. Peki bu kelime benim için ne ifade ediyordu? Hiçbir şey...
Sadece koca bir boşluk.
Ne sevgi besleyebiliyordum, ne de bir özlem... Ne güven hissediyordum, ne de bir nefret... Hiçbir şey hissedemiyordum. Koca bir boşluğun içinde kaybolmuştu, tek kelime benim için. Anıları olmayan bir insanın, hissiyatları da yoktur aslında. Benim, baba diyebileceğim, sevgisini besleyip özlemini yaşayabileceğim bir adamla hiçbir geçmişim yoktu ki... O yüzdendi benim bu kadar donuk ve hissis olmam.
Karşımdaki insanın titreyen göz bebeklerine de bu yüzden bomboş ve ifadesiz bakıyordum.
"Baba..." dedi yeniden ve ileriye doğru bir adım attı, yanımdaki gizemli adam. Yutkundu önce, zordu belli ki onun için. Hâlâ anın şokundaydım. Her şeyi bekliyordum lakin burada tutulan adamın, gizemli adamın babası olabileceğini beklemiyordum. Neden buradaydı? Neden onu burada alıkoyuyorlardı?
Ve neden her pisliğin altından Tarık Suvari çıkmak zorundaydı?
Tam bir adım daha atacakken karşısındaki adam ilk kez beklenmedik bir hareket yaptı ve elini havaya kaldırıp durmasını sağladı. Başını gelme dercesine iki yana salladığında, özlem kokan gözlerinden de iki damla yaş firar etti.
"Küçük aslancık, gitmiş. Küçük aslancık yok." Kekeleyerek ve yutarak kurduğu cümleler hissiz kalbimde çatlaklara neden oldu. Burnumun direği sızlarken bir an için ne yapacağımı şaşırdım. Yanımdaki adam, kurulan cümleler ile put gibi kalırken karşımızdaki adam delirmiş gibi ileri geri gidiyor aynı cümleleri defalarca tekrarlıyordu. Bir süre sonra cümlelerin etkisi tok ve yüksek seviyeye çıkmaya başladığında öne doğru atıldım. Atılmam ile gözleri irice açıldı ve bu onu daha da katlanılmaz biri hâline getirdi. Geri geri giderek benden kaçmaya çalıştığında sırtı duvara tosladı ve kalakaldı. Sağına ve soluna bakarak kaçacak yer ararken gözleri, ben ne yapacağımı bilemez bir şekilde olduğum yere çakılıp kalmıştım.