Felix, kapının kapanma sesi onu şaşkınlığından kurtarana kadar kapının hızla açıldığını fark etmemişti bile.
Hyunjin'in ona gülümsediğini görmek için yukarı baktı. Sonra, diğerinin ceketini artık örtülerden kurtulmuş olan tekli sandalyenin sırtlığının üzerine atmasını izledi.
Hyunjin'le ofisinde buluşma fikrinden vazgeçti ve Hyunjin'e bir metin mesajı gönderdikten sonra orayı temizleyerek dikkatini dağıtmak için küçük dairelerine geri döndü.
"Temizledin mi?" Hyunjin, Felix'in yanına oturup yanağını öptükten sonra gözleri mekanda gezindi ve orayı rahatsız edici beyaz bezlerden, tozlardan ve örümcek ağlarından arınmış olarak gördü. "Seni tekrar burada, evimizde göreceğim günü bekliyordum."
Sanki bu yer hiç terk edilmemiş gibi her şey pırıl pırıldı.
Sanki hiç gitmemiş gibi.
Muhtemelen bir şeyler söylemesi gerekiyordu ama kafası başka yerdeydi.
"Sorun nedir?" Hyunjin, Felix cevap vermeyi unuttuğunda sordu.
Hyunjin'e baktı, kehribar rengi gözlerine bakarak, "Beni öper misin?"
Uzun olanın kaşları mükemmel bir çizgi halinde çatıldı, "Bana ne olduğunu anlatır mısın?" Hyunjin, Felix'in yüzünde bir şey arayarak yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Yapabilirim." Felix bir an için gözlerini kapattı ve parmaklarını Hyunjin'in avuçlarının etrafında kıvırdı. "Sadece şu anda seni yakınımda hissetmeye ihtiyacım var, lütfen. Gerçekten burada olduğuna dair kendimi rahatlatmaya ihtiyacım var." Hyunjin'in tüm sorunlarını görmesini umarak gözlerini açtı, böylece yüksek sesle söylemek zorunda kalmayacaktı.
Alışılmadık bir şekilde cesur davrandığını biliyor ama dürüst olması gerekiyordu.
Tüm dertleri, tüm endişeleri, şeytanları. Hyunjin'in onu endişelerine ve taşan güvensizliklerine geri dönmekten kurtaracağını umuyordu.
"Burdayım bebeğim." Hyunjin alnını gagaladı ve "Seninleyim." diyerek alnını birbirine bastırdı.
Hyunjin'in kafasının hâlâ karışık olduğunu biliyordu, yine de genç olanı anlamaya ve bilmediği acıyı dindirmeye çalışarak sessiz kaldı.
Hyunjin ileri atılıp Felix'in bekleyen dudaklarını yakalayana ve sonunda isteğine kulak verene kadar bir an öylece birbirlerine kilitlenmiş halde kaldılar.
Felix, ağzında kiraz tadı olan yumuşak etin tadını çıkarıyordu, Hyunjin'in avuçlarının üzerinde atan kalbi ve iblislerini ehlileştirmeye çalışıyormuş gibi kendi dilini okşayan tatlı diliyle tüm endişeleri uçup gidiyordu.
Hyunjin oradaydı.
Geri çekildiler ve Felix yüzünü kocasının boyun girintisine bastırdı, kokusunu içine çekti, derisine dövme yaptırmayı diledi.
Ufalanan kaygı yavaş yavaş azalıyordu. Hyunjin'in elinin sırtını her okşaması onu şüphelerinden, üzüntülerinden, sorularından ve gölgelerinden uzaklaştırmıştı.
Hyunjin onu tutarken Felix sessizliğini korudu. Felix'in saçını usulca okşamak dışında hiçbir şey söylemedi.
Derin bir nefes alarak diğerini nazikçe iterek yüz yüze gelmelerini sağladı. Minik elleri Hyunjin'in sırtında kapalı kaldı.
"Buradasın..." diye gülümsedi, "benimlesin."
____________________________________________
Felix, Hyunjin'in aptalca cevabına gözlerini devirerek inledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vegas'ta Bir Gece- Hyunlix
Fanfiction[Tamamlandı] Felix'in hayatı uzun zamandan beri her zaman olaysız ve tamamen monoton olmuştur, ta ki o sadakatsiz yaz gecesine kadar.