10.bölüm 'Yara 'Bandı'

11.8K 547 17
                                    

Gözlerimi araladığımda tanımadığım bir odadaydım ve tanımadığım biri başımda bir şeyler yapıyordu. Doğrulmak istediğimde eliyle omzuma bastırarak kalkmama izin vermedi. Görüşümün net olmamasından etrafı net göremiyor, ne yaptığını merak ettiğim yabancıyı tanıyamıyordum. Belkide tanımadığım biriydi. Gözlerimi sıkıca kapatıp, geri açtım. Görüşüm netleşirken, başımda dikilen Yağız'a ve ardından yanımda oturan yabancıya baktım. Evet, onu tanımıyordum. 

"Bitirdim." dedi adam. Orta yaşlarda biriydi. Saçlarının yanları hafif beyazlamıştı ama bu görüntü ona yakışmıştı.

"Neler oluyor?" diye sordum doğrulmak isteyip ama başaramayarak. Kolumu hissetmiyordum.

"Bir süre dinlensin. Bandajı sıklıkla değiştir, pansumanı benim gösterdiğim gibi yaparsın. Ağır bir şey kaldırmasın. Sanırım benim işim bu kadar. Geçmiş olsun." diyerek elini Yağız'a uzattı yabancı. Yağız adamla tokalaştıktan sonra yanıma geldi ve bir kolunu bacaklarımın altından geçirerek, diğer kolunu kolumun altından geçirip beni kucağına aldı. Yüzümü ekşittim kolum sızlıyordu.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum gözlerimi kırpıştırarak yüzüne bakıyordum. Bakışlarım koluma kaydığında beyaz ince bir bandajla bağlanmıştı ama bandajın ortasında fazla büyük olmayan kan izleri duruyordu. Meriç kolumu mu kesmişti?

"Koluma ne oldu?" diye sordum. Dönme dolaptayken, kanadığını ve inanılmaz bir acısı olduğunu hatırlıyordum ama ne olduğunu görmemiştim. Uyandığımda kanıyordu. Neden kanadığını tahmin etmek zor değildi.

"Pansuman yapıldı. Artık yaramazlık yok." Gözlerinde dünden kalan öfke kırıntıları gizliydi. Benim yüzümden tekrar elinden kaçırmıştı Meriç'i. Ama bana çokta kızgın gibi durmuyordu.

"Ben nasıl olduğunu bilmiyorum." dedim mahcup bir ses tonuyla aslında mahcup olduğum söylenemezdi. Neler olduğunu bile tam olarak bilemeden ondan kaçmam çok saçmaydı. Kendimce nedenlerim vardı evet, ama o anda belkide kaçmamalıydımBazen olaylara aşırı tepki verdiğim söylenebilirdi. Ya da zıt tepkiler. Mesela, susmam gereken yerde konuşmam gibi. Ve konuşmam gereken yerde susmam gibi. Ama bunlar her insanda olan şeylerdi değil mi? Benim durumumda ki birine göre çokta abes değillerdi.

"O seni yakaladığında bana bağırmalıydın. Aptal." diye azarladı beni. Bana bakmıyordu. Kapıyı açarken, beni bacağına oturtmuş, kapıyı açıp, tekrar kucağına almıştı.

"Yürüyebilirim." diye homurdandım.

Cevap vermedi, sadece gözleriyle beni ciddiye almadığını gösteren bir bakış atarak merdivenlerden inmeye devam etti. Beni ciddiye almaması alışık olduğum bir şeydi. Ama onun kucağında olmak fazla rahatsız ediciydi. Yüzüne bu kadar yakın olmak, bana dokunması, kokusunu bu kadar derin hissetmek bunlar yabancıydı bana. Ona bu kadar yakın olmam yabancıydı. Bu his bana çok yabancıydı. İçimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettiğim sırada Yağız, durdu ve gözlerini bana çevirdi. O an anladım, aslında yüzüne baktığımı. Utanarak başımı başka yöne çevirdim.

"Kolunu boynuma sar." diye emir eklerini doldurduğu cümlesini yüzüme çarptı. Nefesini hissedebiliyordum. Gözlerim büyürken yüzüne bakmak istemiş, ardından bakışlarımı kaçırmak zorunda kalmıştım. Bakışları sanki gözlerime işkence ediyordu. Bundan neden bu kadar rahatsız olmuştum ki daha öncede böyle bir pozisyona düşmüştük.

"Böyle iyiyim." dedim sesim gerektiğinden fazla kısık çıkmıştı. Bir süre yüzüme bakmaya devam etti. Yeniden yürümeye başlayarak, apartmandan çıktı. Arabanın yanına vardığımızda bacaklarımı tuttuğu kolunu aniden çekmesiyle ona tutunmak zorunda kaldım. Bacaklarım yeri bulmuştu ama kolumu göğsüne sürtmesi canımı yakmıştı. Bunu bilerek yapmadığını düşünmemek isteyerek, kollarımı boynundan alıp, gözlerimi sıkıca kapattım. Kolum sızlıyordu.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin