21.Bölüm 'Kalbi Var Ruhu Yok'

14.6K 523 29
                                    

Kayıp ruhunu özlüyor musun Yağız Kara?

Ben bunları yaşayacak ne tür bir günah işlemiştim? Bacağımda ki yarayla bile tam olarak yürüyemezken, karnıma yayılan morluğun sancısı artarken, Yağız'ın öfkesiyle baş etmek zorundaydım. Ne isterse itiraz etmeden yapmak zorundaydım. Havanın soğuk olmasını önemsemeden, ıslak olduğumu umursamadan, itiraz bile etmeden peşinden gitmeliydim. Bunu istiyordu. Ama söz dinleyen bir insan değildim, ben. Kendiyle bile savaş halinde olan bir insandım. İçimde çıkardığım savaşta birçok yenilgi, galibiyet almış insandım. Kendine bile sözünü geçiremeyen bir insandım. Yağız onu dinlememi beklemekle hata ediyordu.

Şu an ne düşündüğünü merak ediyordum. Artık aranan biriydi, ne yapacaktı? Bir süredir sessizce arkasından yürüyordum. Artık soğuk hissizliğini üzerime örtmüştü. Titriyordum ama hissizlik soğuğun tenimi yakmasına neden oluyordu. Ne düşüneceğimi bilmiyordum, karanlıkta bir adamın arkasına takılmış küçük bir kız çocuğu gibiydim. Nereye gittiğini bilmiyordum. Ne planladığını bilmiyordum. Ama onu takip etmekten de vazgeçmiyordum. Bu daha ne kadar sürecekti? Kollarım bedenimi daha sıkı sararken, onun hala kendinden emin adımlar atması beni afallatıyordu. O da benimle beraber havuza atlamıştı. O da ıslaktı, hala. Hava soğuktu üşümüş olması gerekiyordu. Ama bir titreme bile göremiyordum. Artık gerçekten bir şeyler hissetmediğini düşünmeye başlamıştım. 

İleride köye benzeyen birkaç ev vardı ve bazılarının ışıkları yanıyordu. Saat sabaha karşı dört gibiydi. Yürüdüğümüz bu saatler boyunca saate ilk kez baktığımı fark ettim. Yağız o köyün girişine yönelirken, anlayamayarak peşinden gitmeye devam ediyordum. Saat sabahın dördüydü bu saatte kim bize kapısını açardı ki?

Yağız adımlarını güçlendirirken, aramızdaki mesafede artıyordu. Adımlarım tartışmaya açıktı. Adım atıp atmamakta kararsız gibi görünebilirdim ama gerçekten çok yorgundum ve tüm enerjimi yitirmiştim. Yağız toprak yolda devam ederken birkaç küçük kerpiçten evlerin yanında geçerek dar ve dik bir araya girdik. Bu dik, dar yokuşu ay bile aydınlatmaya yetmiyordu. Bazı evlerin ışıkları yanıyordu, saattin çok geç olmasına rağmen. Yağız yokuştan çıkmaya devam ederken, durdum ve duvara kolumu yaslayarak dinlenmek istedim. Ama sanki beni unutmuştu arkasına bile bakmadan kısa sürede mesafeyi daha da aşmıştı. 

Arkasından kısık bir sesle "Yağız?" diye seslenmiştim ama yanıt gelmemişti. Yaslandığım duvardan doğruldum ve arkasından gitmeye başladım. Ama çoktan ortalıktan kaybolmuştu. Karanlık olduğu için pek bir şey görünmüyordu. Etrafım, dar bir arada olduğum için duvarla kaplıydı ve ileride görünen alana çıkmak için bir kaç merdiven çıkmam gerekiyordu ama gerçek anlamda çok yorgun hissediyordum. Adım atacak halim kalmamıştı. Zor bir uğraşla sekerek merdivenleri çıktığımda etrafa bakındım, kimse yoktu.

"Yağız?" diye yeniden seslendim ama sesim oldukça kısık çıkıyordu. Toprak alana çıktığımda etrafım o küçük toprak evlerle kaplıydı. Birçok dar yollar vardı evlerin arasında, hangisine girmiş olabilirdi? Artık ayakta duracak halim yoktu, yanımda kimse yoktu. Hiç tanımadığım bir yerde karanlığın en derin saatlerinde, yalnızdım. Bacağımdan süzülen kan artık kurumuştu ve karnım sürekli kasıntılarla bana iç çektiriyordu. Ne yapacaktım? Nereye gidecektim? Artık bir şeyleri düşünmek istemiyordum. Sadece uyumak istiyordum. Dinlenmeye, ısınmaya ihtiyacım vardı. Son kez etrafıma baktığımda gözlerimin dolduğunu hissettim. Öyle kolay kolay ağlamayan ben, şu an ne yapacağını bilmediği için ağlayan bir çocuk gibiydim.

"Seni bir anlık gözümün önünden ayırsam hemen kayboluyorsun." Tanıdık ses içime gün ışığı gibi doğduğunda, sesin odağına çevirdim yaşlı gözlerimi. Yağız bana bakıyordu ama karanlık yüzünde ki ifadeyi benden gizliyordu. "Yaramaz kız." Cümlesi yaşlı gözlerimin arsından gülümsememi sağlamıştı. İlk defa biri bana yaramaz diyordu. Yağız bana yaklaştığında gözleri yüzümün her noktasına dikkatle bakıyordu. Gözleri gözlerime takıldığında, "İlk kez görüyorum." dedi sesi boş olsa da gözleri kısılmıştı. "İlk defa gülümsüyorsun bana."

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin