17.Bölüm 'Beklenmedik'

9.2K 477 14
                                    

Beni ölümden kurtardığınız için teşekkür ederim bayım, fakat bana bir tabut hediye ediyorsunuz.

"Hadi çıkalım buradan." derken beni kaldırmıştı. Sırılsıklamdım. Yerde cam parçaları vardı ve Yağız'ın bağlı olduğu sandalye kırılmıştı. Her şey ortadaydı. Yağız içinde bulunduğum fanusu sandalyeyle kırmıştı. Peki sandalyeden nasıl kurtulmuştu?

"Sandalyeden nasıl kurtuldun?" diye düşünmem ile sormam bir oldu. Beni koltuğunun altına almıştı ve kapıdan çıkıyorduk.

"Bu işe başlamadan önce çok fazla eğitim aldım. O sandalyeden kurtulmak benim için çocuk oyuncağıydı." dediğinde etrafa dikkat kesilmişti ve temkinli bir şekilde yürüyordu ben ise gözlerimi kırpıştırarak yüzüne bakakalmıştım.

"Yani daha önce kurtarabilirdin beni?" diye sordum düşüncelerim beynimi işgal ederken. "Yani beni daha öncede kurtara bilirdin!?" dediğimde bozguna uğramıştım. "Yani tişörtüm kesilmeden önce. Suyla dolan bir fanusa tıkılmadan önce!"

"Planımda su yoktu." dedi. 

"Planın mı vardı?" derken dehşetle ona bakıyordum. "Bu bir plan mıydı?" dediğimde sinirden kaşlarım çatılmıştı.

"Hayır. Kendimi sandalyede bulduğumda sadece bekledim."

"Beni öldürmesini mi?"

"Seni öldüremezdi."

"Ama öldürüyordu."

"Bu büyük bir aptallıktı. Ve bunu ödeyecek."

Gözlerim gözlerinde takılı kalırken, durmuş birbirimize bakıyorduk. Beni önemsemediğini her şekilde ortaya sermesi kendimi değersiz bir eşya olarak görmemi daha çok tetikliyordu. Zaten nefreti her şekilde tattıracağını söylemişti. Yürümeye devam ederken açık ama kapalı bir alana çıkmıştık. Ben ise beynimle verdiğim savaşta yeniliyordum. Etrafımızı saran adamlara bakarken, Yağız'ın ifadesini süzdüm.

"Peki bu planladığın bir şey miydi?" diye sorduğumda Yağız'ın kaşları çatılmıştı ve dişlerini birbirine bastırdığı kasılan çenesinden anlaşılıyordu.

"Kızı kurtarmış olabilirsin ama seni kim kurtaracak Yağız?" diye seslendi Meriç. Yukarıda ki yangın merdivenlerine benzeyen bir merdivende oturmuş bize bakıyordu. Yağız sesin geldiği yöne baktığında dudaklarını birbirine bastırıyordu. Gözleri etrafımızı saran adamaları süzdüğünde bir açık nokta arıyor gibi duruyordu ama yoktu. Adamların elinde beyzbol sopalarına benzeyen sopalar vardı ve tahmin ettiğim kadarıyla altıdan fazla kişi pür dikkat Yağız'ı izliyordu.

"Buradan sağ çıkamayacaksınız." diyerek güldü Meriç. Yağız'ı alt ettiğini düşünüyordu ve durumumuza bakılırsa ben de onunla aynı fikirdeydim. Yağız hepsiyle dövüşemezdi ellerinde demirden sopalar vardı. Hangi birine karşı beni koruyacak, kendini savunacaktı ki?

"Senin dilin fazla uzamış, Meriç." Atılacağı çok belliydi çünkü gözleri etrafında ki adamların üzerinde gezerken bakışları sıklıkla Meriç'in üzerine değiyordu. Meriç'i eline geçirmek için sabırsızlanıyordu. "Kesmenin zamanı gelmiş." derken, adamlardan biri Yağız'a doğru atıldı ve Yağız bunu bekliyormuş gibi beni arkaya ittirip, ona doğru inen sopayı atlatarak, adamın karnına tekme attı. Adam inleyerek yere düşerken, diğeri atıldı. Bu şekilde hangi biriyle kavga edebilirdi ki? Düşenler yeniden kalkıyordu. Yağız'ın beni itmesinin etkisiyle yere düşerken, bacağımın sancısını yeni yeni hissetmeye başlamıştım. Yağız diğer adamı da haklamıştı ama onunla işi bitmeden başka bir tanesi elinde ki sopayla Yağız'ın sırına sertçe vurdu.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin