15.bölüm 'Nefretin Sebebi'

10K 509 22
                                    

Kaan'dan Hera'nın telefonunu aldığımda vermekte neden zorlandığını anlamamıştım. Meğer gelen mesajları okumamı istememişti. Hera'nın sevgilisiden gelen mesajları okudukça gözlerimden düşen damlaların ardı kesilmiyordu.  

Ne zaman geleceksin

Seni çok özledim. 

Türkiye'ye geliyorum. 

Son gelen mesajda İstanbul'da olduğunu yazmıştı ve bu mesajlar benim daha da kötü hissetmemi sağlamıştı. John'u göremezdim. Ona ne diyebilirdim? Nasıl yüzüne bakacaktım?

"Yeter." dedi Yağız gözlerini üzerime dikmiş bakarken. Yarım saat boyunca ağlayarak mesajları okuyordum. Cenk'in haber bekleyen mesajlarını okurken bile hıçkırıklara boğuluyordum. Ve her hıçkırmamda Yağız yeter diye bağırıyordu. Ama susamazdım Hera'yı özlemiştim. Birçok kişiye haber vermeliydim. Hera'nın öldüğünden bile haberdar değillerdi. Bunu onlara yapamazdım.

"Mira!" diye bağırdı yerinden kalkarken, "Sus." diyerek elimden telefonu çekti. Arkasını geri döndü ve yeniden koltuğuna ilerlediği sırada yataktan kalkarak telefonu almak için atıldım ama telefonu havaya kaldırarak almamı engelledi.

"Ver şu telefonu." diye zıplayarak telefonu almak istedim ama boy farkımıza karşı telefona yetişmem imkânsızdı. "Yağız, lütfen."

"Git şu yüzünü yıka. Morgdan çıkmış gibi görünüyorsun." diyerek beni güç kullanmadan iteledi ama telefonu ondan almadan hiçbir yere gitmek gibi bir düşüncem yoktu.

Yeniden telefona atıldım ama yetişemiyordum. Birkaç denemeden sonra pes ederek iç çektim. Ağlayarak alnımı göğsüne yasladım. Hıçkırıklarım artarken Yağız kolu havada öylece kalakalmıştı. Kolunu indirdi ama kıpırdamıyordu. Telefonu almak için bir hamlede bulunmamıştım şu an buraya düşecekmiş gibi hissediyordum. Gün boyunca yatakta ağlamıştım. İki gündür uyumuyordum ve ağlamaktan harabe olmuştum.

Bacaklarımın titremesi daha fazla dayanamayacağımı haykırıyordu ve buna inat aynı şekilde Yağız'ın göğsüne yaslanmış ağlıyordum. Yağız'ın bir kolu beni sarmaya hazırlanırken, daha fazla dayanamayarak kendimi bıraktım. Yağız beni tutmuştu ama yere oturmuştum. Karşımda ayakta beklerken bana bakmıyordu. Derin nefesler aldığını duyabiliyordum. Sıkıntıyla aldığı nefesi dışarı öfkeyle üflüyordu.

"Hoşuna gidiyor mu?" diye hıçkırdım. "Öldüğümü görmek hoşuna gidiyor mu?" diye bağırdım. "Sen insan mısın?" diye sordum gözlerimi yüzüne diktim. Gözleri direk karşıya bakıyordu. Yüzündeki her bir kas ortadaydı.

"Sus." dedi. Sesi otoriter bir hâl almıştı. Bana karşı gelme der gibi söylemişti. Gözlerini dahi kırpmıyordu. "Kes ağlamayı."

"Neden? Ağlamam en çok senin hoşuna gidiyor. Canımın yanması en çok seni mutlu ediyor." Gözlerimi gözlerine sabitlemiştim. Bana bakmasını istiyordum. "Halime bak!" diye bağırdım.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin