24.bölüm 'Kaset'

10.9K 468 52
                                    

Ruhumun katili. Onu nasıl korkuttun ki; adını zikredemiyor.

Hayatıma bodoslama giren bu adam ne derece öfkeliydi? Yıllar ona ne yapmıştı? Hayat ondan başka nelerini çalmıştı? Bu adam bu hale nasıl gelmişti. Ona baktığımda babasını görüyordum. Babasına çok benziyordu. Davranışları aynı oydu ama yüzü. Yüzü çok farklıydı, ne babasına ne abisine benziyordu. Çok daha güzeldi. Sanırım güzelliğini annesinden almıştı. Onunda dudakları soğuktan teninin rengine dönmüştü. Benimkilerin morardığına emindim. Soğuktan titriyordum. Bana bakan gözlerinde ki soğuktan ruhum üşüyordu. Şu an sıcak olan tek şey nefeslerimizin yüzlerimiz arasında ki ilişkisiydi.  

Yağız, havuzun içine beni kurtarma amacıyla girmişti. Beni sudan çıkarmayıp duvara yaslamıştı. Bacaklarım beline dolanmış, ellerim omuzlarına tutunuyordu. Bedenlerimiz arasında küçük bir hava boşluğu kalmaksızın bana yaslanmıştı. Elleriyle havuzun kenarından tutunarak bizi suyun yüzeyinde tutuyordu. O neden etkilenmiyordu soğuktan? Bedeni üşüdüğünü bariz bir şekilde sunarken, o gözlerini kıpmadan, hiçbir üşüme etkisi göstermeden gözlerime bakıyordu. Bu hissizliği ona bahşeden babası olmalıydı. Babasından alamadığı intikamı benden alıyordu belkide. Kanım durgunlaştı. Olabilir miydi? 

Sessizlik aramızda çığ gibi büyüyordu. Neden konuşmuyordu? Bu kadar sessiz olması beni rahatsız ediyordu. Rahatsız bir şekilde kıpırdandım. Elinin biri yanağıma uzandı. Baş parmağı alt dudağıma sürtündü. Ne yapıyordu? "Benimle burada böyle duracağına anlatıp çıkabilirsin." dediğinde sesi kısıktı. 

"Anlatmayacağım." dedim düşünmeden. Ona anlatacak bir şeyim yoktu. Hakkımda ki her şeyi biliyordu. Bunu bilmesi için ruhuma sızması gerekiyordu. Ama içimde demirler arkasına kitlenmiş o dünyaya ulaşması için beni yıkması gerekiyordu. Benim bile korktuğum karanlık tarafımla baş etmeliydi. Duvarlarımı yıkmalıydı. Beni alt etmeliydi. Bu, Yağız için bile zor bir oyundu. Bununla baş edemezdi. Tüm bunların üstüne çıktığında benden arta kalan bir şey bulamayacaktı. Yıkılmaya bu kadar meyilli bir insanın tüm değerlerini elinden aldığınızda onun için yaşamanın hiçbir değeri kalmazdı. Yapmamalıydı. Beni bir ölüye dönüştürmemeliydi. 

"Takıntıma bir merak sunuyorsun, Mira. Bana bir oyun öneriyorsun." dedi nefesi keskin bir sıcaklıkla dudaklarımın üstüne döküldü. 

"İstediğin oyunu kazanmakta özgürsün. Hakkımda bilemediğin her şeyi sana anlatırım. Annemi değil. O olmaz, Yağız." Yağız'ın tahmin yürüttüğü yüzünde ki ifadeden anlaşılıyordu. Gözlerini kıstı. Ama hayır, tahmin etmekle kalacaktı. İçimde ki enkazı bilemeyecekti.

"Annen boğuldu, değil mi? Bu yüzden sudan korkuyorsun." Gözlerim haddinden fazla açılmıştı. Tam isabet! Diye bir ses yükseldi içimde ki karanlıktan. Yağız'ın tahmini onun tatmin etmiş gibiydi. Gözlerim yüzünde dona kaldı. Bir süre öylece yüzüne baktım. Rüyamda mı sayıklamıştım, nasıl bu kadar kolay çözebilmişti? Benimde onu can evinden vurmam gerekiyordu. Bir şeyler söylemeliydim. Onun yeniden bir tahminle beni yaralamasına izin veremezdim. "Anneni çok sevdiğin için kendini suçluyorsun."

"Atının adı neydi, Yağız?" diye sordum onu duymazdan gelerek, yüzümde ki ifadeyi tümüyle silmeye çalıştım ama olmadı. Lanet olsun gözlerim dolmuş, boğazıma sanki bir düğüm atılmıştı. Ağlayamazdım. Hayır, ağlama! diye bağırdım kendime. İçimde ki küçük kız karanlığın içinden çıkıverdi. Şu an ki olaya verdiği tepki, sinsi bir gülüştü. İsyan etmek istedim. Ağzıma dolan birçok cümleyi düğümlenen boğazıma göndererek, boğazımda ki kelimelerle boğulmak istedim.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin