22.bölüm 'Mezar'

11.2K 453 15
                                    

İçindeki o çocuk senden daha merhametli adam.

Gözlerimi devirerek, "Biraz yavaşlar mısın?" diye bağırdım arkasından. Ama Yağız dönüp bakma tenezzülünde bile bulunmadı. Koşturarak yanına vardığımda raflarda duran paketleri düşünmeden arabanın içine atmaya başladı. Attığı paketlere bakarken bunların ne işe yaracağını düşünüyordum. Bu nasıl bir alışverişti böyle? Önüne geleni arabaya atıyordu. 

Elinin biri montunun cebinde diğeri ise raflarda duran yiyeceklerdeydi. Adım adım peşinden giderken, içecek bölümüne geldiğinde dolabı açtı. Arabanın içine bir sürü içecek doldurdu. Dolabı kapatarak abur cubur bölümüne geçti ve çekirdek cipsi mısır gibi çok fazla abur cubur aldı. Artık arabada yer kalmıştı.  Kasaya doğru ilerlerken, iki eli de cebindeydi. Ne ardına bakıyordu nede onu takip ediyor muyum diye beni kontrol ediyordu. 

 Tüm ürünleri kasandan geçirmiştik. Poşetleri Yağız almış, marketten çıkarak arabanın arkasına koymuş ve bagajı açmıştı. Poşetleri bagaja tıkıştırdı ve kapağı kapattı. Ardından arabaya binerek kapıyı kapatıp bakışlarını bana çevirdi. Göz bebeklerine değen ışık gözlerinin parlamasına neden oluyordu. Bu alışık olduğum bir şey değildi. Dikkatle gözlerine bakarken, o cebinden bir telefon çıkardı. Bu telefon arabanın sahibi olan adamın olmalıydı. Telefonda numara çevirdiğini düşünerek ifadesine bakıyordum. Neden hala arabaya binmediğimi bende bilmiyordum. O da hala neden binmediğimi sorgulamadı. Yağız'ın bakışları telefondan kalkarak bana döndü. Telefonu kulağına götürdü ve kısa bir süre sonra bir şeyler söyledi. Sesi anlaşılamayacak kadar kısıktı ve boğuktu. Belkide arabanın içinde olmadığımdan dolayı duymuyordum. Telefonu yeniden cebine koydu ve bana bakmaya devam etti. Bense öylece ona bakıyordum.

Gözlerini devirdiğini gördüğümde gözlerimi kısarak bakışlarımı ondan ayırmadan sanki çivilenmiş olduğum yerden arabaya doğru bir attım. Yağız arabadan hızla çıkarak yanıma geldiğinde bakışlarım endişe doluydu. "Neyi bekliyorsun, Mira? Binsene." derken beni arabaya sürüklemeye başlamıştı. Arabanın kapısını açarak beni koltuğa ittirdi. Tavrı karşısında bir karış acılan ağzımla yüzüne bakakalmıştım. Yine ne olmuştu? Koltuğa oturduktan sonra kapıyı çarparak kapattı ve arabanın önünden dolanarak, şoför koltuğuna geçti. Motoru çalıştırırken kas katı olan yüzü oldukça sinirli olduğunu haykırıyordu. Asfalt yolda araba kaçacak yer arıyor gibiydi. Sanki arabayla kavga ediyordu.

"Neler oluyor?" diye sordum sinirden dönen gözleri hızla bana döndü. Koltuğa biraz daha sokulurken, arabanın tekerleklerinin yere değmediğine emindim. "Yağız?" 

"Gittiğimizde görürsün." dediğinde anlayamayarak yüzüne bakmaya devam ettim. Sessizce beklememi mi istiyordu yani. Peki neden? anlatabilirdi. Hiç değilse bir sebep söyleyebilirdi. Neden beklemek zorundaydım? Siniri karşında ne yapacağımı bilememem beni sinirlendiriyordu. Onun bu halinden korkuyor olmam beni sinirlendiriyordu. Bana hükmetmesi beni deli ediyordu. Ona karşı çıktığımda bana yaşattıkları, bağırdığımda, kaçmaya çalıştığımda, itiraz ettiğimde canımı yakmaktan zevk alıyordu. Sürekli avucunun içinde tutmak istiyordu beni. Sanki onun bir eşyasıydım

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin