Bunun adı sevgi miydi, hırs mı? İkinci seçeneği anında eleyerek diğer seçenekle yüzleşmek için cümleleri tekrar tekrar inceledim. Eğer beni öldürmezse Yağız'ı alamayacağını söylemişti. Yani Adnan onu kullanıyordu. Beni öldürse de Yağız istemediği sürece onu alamazdı.
Peki bunu ona anlatabilir miydim? Evet. Ama beni dinler miydi? Hayır. O şu an kafayı Yağız'a takmış bir psikopattı. Onun nasıl bu duruma geldiğini merak ettim. Yağız'la nasıl tanışmışlardı? Ya da eski sevgilisi falan mıydı?
Bana doğrulttuğu silahın ardından bakan gözlerinde saf nefret vardı. Öfkesi fazla temizdi ve bu suçlu hissetmeme neden oluyordu. Onun nefretini hak etmiyordum. Bir anda benden nefret eden insan sayısı neden böyle artmıştı. İnsanlara ne yapmıştım? Sanırım buna Yağız'ın yan etkisi diyebilirim. Onun sayesinde benden nefret eden insan sayısı gittikçe artıyordu.
"Adnan beni öldürmen için sana emir mi verdi? Beni öldürdüğünde sana Yağız'ı vereceğini mi söyledi?" Alay tüm benliğiyle sesimde ton bulmuştu. Onu ciddiye almak istiyordum ama bu çok zordu. Yağız'ı istediğini ve beni öldürüp alacağını söylemesi komik geliyordu ve gülme hissini bastıramıyordum.
"Hayır." dedi düz düz yüzüme bakarken, "Seni ölmekten beter etmemi istedi. O geldiğinde ölmek için yalvarıyor olacaksın." derken kahkahası boş arazide yankılandı.
"Ölmek için Adnan'a yalvaracağım?" Kaşlarımı çattım. "Söylesene bunu nasıl yapacaksın? Derimi mi yüzeceksin?" Aynı şekilde bende güldüm ve gözlerimi gözlerinden ayırmadan yüzüne bakmaya devam ettim. Aramızda ki rekabet görülmeye değerdi. Ölüm üzerinden bahis yapıyorduk. Bu yeniden Yağız'ı hatırlattı. Yine yaralar açılacaktı bedenimde. Ama bu kez Yağız gibi yara açıp o yaraya üfleyen, o yarayı saran biri olmayacaktı.
"Güzel fikir. Ama benim daha hoş planlarım var. Adnan'ın söylediğine göre, yükseklik korkun varmış, aynı zamanda sudanda ölesiye korkuyormuşsun?" Adımlarını ağır ağır atarken, yüzünde ki ciddiyete alayla gülümseyen dudakları eklendi. "Hangisinden başlayalım?" Korkmadığımı söylemem yalan olurdu. İkisi de korkulu rüyamdı. Adnan bunları nereden biliyordu? Dehşete düşen ifademi toplamaya çalışarak boğazımı temizledim.
"İstediğini yapabilirsin." derken sesimin titremesi dudaklarımı gıdıkladı. "Asla kimseye yalvarmayacağım. Bu haldeyken," Kollarımı açtım. "En fazla ölebilirim." Gülümsedim. "Emin ol ölmek beni korkutmuyor." Başımı iki yana sallarken yutkundum.
Gülümsedi. Silahı iki eliyle sıkıca kavradı. "Arabaya bin." derken sesini yükselmişti. Bana bağırılmasından nefret ediyordum.
Dediğini yaparak arabaya yönelirken, yanından usulca geçtim. Dönüp yüzüne bile bakmadığım sırada gülümsüyordum. İçimden sürekli tekrarladığım cümle aslında iç sesimdi ve ona karşı koyamıyor, onu susturamıyordum. Yağız gelecek. Korkma. Diyerek bana umut veriyordu ama ben bu umudu kabul etmek istemiyordum. Yağız beni kurtarsa da yara açamaya devam edecekti. En fazla 24 saat işkence edip, ölmemi izleye bilirlerdi. 24 saat. Dayanabilirdim.
Kendime öfkeyle bağırmak istedim. Kimi kandırıyordum! 24 saat işkenceye dayanamazdım. Bunu bende biliyordum onlarda. Yaralarım vardı. Daha yeni bir kurşun çıkarılmıştı göğsümden. Dayanamazdım. En fazla üç saat dayanabilirdim. Daha öncede suya girmiştim. Tek fark Yağız bu kez bana sarılıyor olmayacaktı. Gerçekten titrediğimi hissettiğinde ona bir şey anlatmamış olsam da beni sudan çıkarmayacaktı. Yağız olmayacaktı. Yağız yoktu.
Tanrım, bu düşünce içimde çığlık atan o küçük kızın sesinde kayboldu. O küçük kız kabul etmedi. Yağız olmalıydı. Bana işkence edecekte olsa bu o olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)
Mistério / SuspenseDuyuyor musun? Sallamayı bıraktığın beşikte ağlıyor ölüm. (Bölüm sayısı sizi korkutmasın, iki seri (1 ve 3) aynı hikâyede yayınlanıyor.) 1. Seri Ölümün Elçisi 3. Seri Azrail'in Gölgesi bu serinin içinde yayınlanmaya devam ediyor. Cennetten ceh...