8. BÖLÜM: ENDİŞE DUYGUSU
"Devrem, yalnız sen adamın kafayı nasıl uçurdun ya? Abi bir baktım, adam arkamdan keleşle koşuyor. Sonra diğerini indirdim, tam buna gireceğim derken komutanım adamın kafayı bir patlattı! Üff! Helal benim komutanıma be!"Celal'in görev sonrası olmazsa olmaz sohbetleri bize yine zamanı unutturduğunda herkesin kafası dağılmıştı bile. Bu sırada Semih komutanın eli ve gözü olan Ferhat, birkaç adımda yanımıza gelerek mektuplarımızı bize geri uzattığında bir çırpıda aldım elimden. Bunlar bizim veda mektuplarımızdı, şehit olduğumuz takdirde anamıza, eşimize, babamıza giderdi bu mektuplar.
Ferhat, bir baş selamıyla gitmeden önce sendeleyerek bana döndüğünde garipsedim bunu. Kaşlarımı çatarak doğrudan yüzüne baktım. "Komutanım," dedi Ferhat gergince. "Sizin telefonunuz bir türlü susmadı, haberiniz olsun."
Celal ve diğer çocuklar "Yoksa yenge mi?" diye aynı anda aynı şarkıyı söylemeye başladıklarında ister istemez bir gülümseme döküldü dudaklarımdan. Görünüşe göre tatlı kız merak etmişti beni. Kollarımı açarak koltukta genişçe otururken dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. Başımı eğerek yüzümdeki gülümsemeyi gizlemeye çalıştığımda, "Bakalım oğlum, belli olmaz gönül işleri." diye kaçağı oynadım.
"Ula komutanım, siz de harbi ne adamsınız he! Hiç haberimiz yok, yengemiz varmış!"
"Yok oğlum, daha belli değil. Tanıyoruz işte birbirimizi." dediğimde Maraşlı Cengiz hızla reddetti. "Ya olur mu öyle şey komutanım?" diye sordu. "Siz sözünüzün eri adamsınız. Tek yanlışınızı görmemişimdir. Öyle tanışmak falan sizlik de değil bence, siz iyisi mi direkt nikahı kıyın! Zaten sizin içiniz rahat etmez. Hep bir düşünürsünüz 'Ulan acaba benim hatuna bakan oluyor mu?' diye. Siz evlenin, evlenin. Hem laf olur, söz olur; kızcağızın da başı ağrımasın."
Gülerek Cengiz'in koluna birkaç kere vurduğumda, "Hanımefendiyi daha göremedik bile oğlum. Nereli, onu bile bilmiyoruz. İlk bir ben tanışayım da hayırlısıyla, uyuşursak yüzüğü de takarız, nişanı da yaparız." diye konuştum keyifle.
Cengiz başını eğerek "Sen öyle diyorsan öyledir, komutanım." dediğinde koluna bir defa daha vurdum.
Akabinde ayaklanarak "Öyle aslanım öyle," diye mırıldandım yalnızca. Kamuflaj ceketimi üstüme attığımda da dinlenme odasını terk ettim. Aklıma aniden gelerek orada taht kuran tatlı kızın sesi tökezlememe neden olurken bendeki bu etkisi, beklentimin çok dışında ve üstündeydi.
Bir baş selamıyla can yoldaşıma selam verdiğimde daha fazla Küçük Hanım'ı bekletmemek adına telefonu çıkartarak mesajlara tıkladım.
İlk mesajları beni hem güldürür hem de sevindirirken benimle bu kadar ilgilenmesi, bir bekleyenimin olduğunu öğrenmem hoşuma gitmişti ama ne yazık ki bu mutluluk, son mesajlara kadar sürdü.
Kaskatı bir yüz ifadesiyle rehberden numarasını bulup aradığımda içimde adını dahi koyamadığım bir duygu yeşerdi. Hayır, belki de bu duygunun bir adı vardı ve adı, endişeydi. Yalnızca adını, yüzünü ve sesini bildiğim, tanışıklığımın yalnızca birkaç güne dayandığı kıza karşı olan endişem.
Birkaç ölüm gibi geçen saniyenin ardından telefonum yanıtsız kalırken ne ara yaslandığımı fark etmediğim masayı tüm gücümle sıktım. Birkaç tahta parçası avucumda kalan tek şey olduğunda kendime hakim olamadım ve üstündeki her şeyi devirdiğimde suçluluk, bir yılan gibi boynuma sarıldı.
Üstelik bu his, yıllar önceki kadar tanıdıktı.
Bakışlarım kararırken sertçe yutkundum. Ne olursa olsun o kızı bulacaktım. Bu, yıllar sonra kendime verdiğim ilk sözdü.
Onu aramak için yola çıktığımda, bu sözlerin sonu olmayacağını bilmiyordum.
BÖLÜM SONUUUU
KURT GELİYOOOO, BENİM DELİ KURT'UM GELİYOOO
AMA BURADA SADECE ADI GEÇİYOR...BENİM DERHAL BU ADAMI YAZMAM LAZIM YA, BENİ TANIYANLAR BİLİR; ŞÖYLE EDEBİYATI PARÇALAYARAK ANLATMAM LAZIM RÜYALARIMA GİREN AŞKIMI, GERÇEK VILLIANI❤️❤️❤️🥹🥹🥹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantinci Komando - Texting +18
Short StoryEvde, boş vakitlerinde sıkılan ve üniversitesi online olmuş bir kız eğlenmek için ne yapabilir? Bizim kızımızın, askerliğinde kantinci olan bir adamla eğlenmek istediği doğru, peki; ya yazdığı adam kantinci değil de bir komandoysa? Münire: PATATES M...