"51 - Hayat, Dağdakiler İçin Durmuş Durumda!"

2.7K 224 74
                                    

Medya: Cengiz
(Yavaş yavaş hepsini paylaşacağım)

51. HAYAT DAĞDAKİLER İÇİN
DURMUŞ DURUMDA

52. Bölüm, 150 oydan sonra gelecektir! Öpüyom sizii🫶🏻
(AŞKOLAR SINIRI GEÇİN DE TAMALAYIP ATİİMM)

KIVANÇ TANYERİ/DOĞU SINIRI

Kızgın demirlerin odağı, sol göğüs olduğunda yanık tenden bir koku yayılırdı; hasretlinin kokusu. Özlem öyle derin, öyle keskin olurdu ki böylesi bir acı bile insana diğer yarısını, yarini anımsatırdı.

Şimdi gözlerim birbirine cephe almış iki aşığın üzerindeyken elimin teki tabancamın üstünde, hazır hâldeydi. Açık alanda bir ben duruyor, arkamdaki aslanların tetikte olduğunu da biliyordum. Dağın yamacında tam on dört ayrı noktada keskin nişancılarımız vardı.

Olası bir durumda ateşe hazır yirmiden fazla rütbeli asker.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin cevval subayları.

Tabanca üzerindeki elimi sıktım ve kulaklığımı düzelttim. Akabinde Betül ile Gümüş, aynı anda açıklıkta birbirlerine doğru adımladılar. Gümüş'ün yarası ilk günkü kadar canını yakmasa da onu hâlâ zorladığı barizdi, yine de çenesini sıkarken sevgilisinden bunu saklayabildi. "Dinliyorum," diyen Gümüş'ün bir kemik kadar sert sesi, kulaklığımdan duyulduğunda duruşumu düzelttim.

Betül, Gümüş'e nasıl baktı bilmiyorum ama Gümüş, inlercesine bir nefes aldı. Sanki o nefes, atamadığı çığlığı, soramadığı hesaptı.

"Gelmişsin," dediğinde Betül, Gümüş'ün bedeninin daha da kasıldığını fark ettim.

"Geldim," dedi Gümüş. "Vatanıma göz diken düşmanlarımı paramparça etmeye geldim. Yani senin de bildiğin gibi, bizim rutin işler."

Kardeşimin çenesi dikleşti ve aslında o soruyu alelade bir şekilde ortaya dökmeden sorduğunu fark ettim. Dedi ki: Eğer sen de vatan toprağına göz diktiysen seni de ezerim. Sen, Betül, onlardan mısın?

Betül, alışagelmiş giyiminden farklı olarak haki, uzun bir elbise ve siyah, kalın bir kemer -ki bu kemerde dizili sürüsünce bıçak, şarjör ve bir de tabanca vardı- giymişti, bu hâliyle dağda avladıklarımızdan hiçbir farkı yoktu. Dişlerimi sıktım.

Bir süre sonra aralarında asılı kalan sessizlik, gerilmeme sebep olurken duruşumu daha da sağlamlaştırdım ve karşı tarafta dikilen onlarca adamın karşısına geçmek, gözlerinin en içine bakmak için omzumu yasladığım ağaçtan seri hareketlerle ayrıldım.

Bulunduğum düzlüğün engebeli yolları, botlarımı sürtmeme sebep olurken yeşil gözlerimin, siyaha boyadığım yüzümün odağı Betül'ün yanındaki peçeli adamlar oldular. Hepsinin suratında yayvan bir ifade, bu ifadeye ek olarak da biz bunları çiğ çiğ yeriz gülüşü vardı. Sırıttım ve gergin omuzlarımı rahatlattım.

Belliydi ki beni, rütbesiz, tecrübesiz bir er zannediyorlardı. Bu iyiydi, çok iyiydi. Rütbeleri sökerken amaçladığımız da tam olarak buydu.

Gözlerim yeniden suspus kesilen ikiliye kaydı ve pür dikkat Betül'ü inceledim, bir işaret, bir komut bekledim. Kurtarılmak istediğine dair küçük bir hareket.

Ama beklediğim olmadı.

Şimdi, elimizde yalnızca Betül'ün onlara benim kim olduğumu söylemediği gerçeği vardı. Yine de bu, onu bizim safımızda saymak için yeterli değildi, farkındaydım. Şu an, hiçbir şey yeterli değildi. Kaşlarımı çattım. Bu sessizlik, sakinlik içimdeki kuşkuyu uyandırırken kaşlarımı çattım ve telsize doğru konuştum: Hızlı ol, Gümüş. Bunlar bir şeyler döndürüyor.

Kantinci Komando - Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin