🪶| Caddelerde Rüzgâr, Nilüfer
29. ÜÇ GÜL BUKETİ1 HAFTA SONRA
"Kıvanç hastanede derken ne demek istiyorsun? Ya-yaralanmış mı Betül? Ne olmuş, söylesene!"
Altıma uzun, bol ve beyaz olan eteği geçirmeye çalıştığımda, beyaz bir büstiyeri de dolabın içinden aldım. Bacağımı saracak vaktim zaten yoktu, şimdi onu düşünemezdim. Yaşlar gözlerime doluştuğunda burnumu çektim ve Betül, derince bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"İki hafta öncesinde bir bomba patlamış," dedi, sesi kısıldı. "Detayları bilmiyorum ama dört asker şehit olmuş diye duydum Gümüş'ten. Sonrasında bir defa daha göreve çıkılmış ve hepsi arka arkaya olmuş, son göreve de yalnızca Kıvanç Komutan ile bir asker gitmiş. Kıvanç da... Ağır yaralanmış diye duydum, Münire."
Telefon ellerimden benden bağımsız olarak, kayarken onu son anda tuttum ve ağırca yutkundum. "Adresi ver," dedim, kendimden bile beklemediğim şekilde sert ve normalde olsa "kaba" diye nitelendirebileceğim bir ifadeyle.
Betül bana adresi attıktan ve bir taksi çevirdikten sonra yangın yerine dönen içime, bomboş duvarlara dönen zihnime tutundum sadece. Görenler, bakışlarımın camda takılı kalıp dışarıyı seyrettiğimi düşünebilirdi ama ben, yansımada gerçekleştirdiğim hayallere bakarak ağlıyordum aslında. O yansımada Kıvanç vardı mesela, bacağımı görüyor ve buna rağmen bana gülümsüyordu. Arkamızda ise neden oluğunu bilmiyorum ama dört adet çocuk, iki ikiz olmak üzere küçük çocuklar vardı. Gözlerime yaşlar uğrarken bu hayalime de yüksek perdeden bir kahkaha atmak istedim.
Adama yalanlar söyleyip duran benken gelmiş, burada dört çocuk hayali kuruyordum. Bu, akıl bulandırıcı ama reddedemeyeceğim kadar da güzeldi. Buna tutunmak istedim.
Şimdi sesim çıkmaz, bağıramazken beni yukarıya çekecek olan halatın bu olduğuna inanmak istedim.
Şoför geldiğimizi bildirirken kuruşu kuruşuna zorla çıkarttığım parayı adama düz bir yüz ifadesi eşliğinde uzattım. Cüzdanıma çaktırmadan kayan bakışları peşi sıra bana değerken, ağzını açarak bir şey söyleyecek sandım ve buna izin vermedim. Kendimi hızlıca dışarı attım ve yere değen ayağımın ardından koca hastaneye küskün bakışlarım değdi. Ben burayı sevmezdim.
Asla iyi anılarımın olmadığı, aralanmamış sır perdeleri olan odalarla dolu bir cehennemdi sanki burası. Acı vardı ameliyathanelerinde ve belki kurtuluş, umut... Ama o koridorlara baktığınızda siz, yalnızca kederi bulurdunuz.
O koridorlarda bekleyiş öyle azap doludur ki bir gelen, bir daha gelmek istemez esasında; çünkü o kişinin nazarında artık orası, kırık umutların başkentidir. Size yokluğu ve korkuyu anımsatır, böylelikle duygular en aza indirgenir; kaybetme korkusu denilen o illetle baş başa kalırsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantinci Komando - Texting +18
Short StoryEvde, boş vakitlerinde sıkılan ve üniversitesi online olmuş bir kız eğlenmek için ne yapabilir? Bizim kızımızın, askerliğinde kantinci olan bir adamla eğlenmek istediği doğru, peki; ya yazdığı adam kantinci değil de bir komandoysa? Münire: PATATES M...