"45 - Huzur Yalnızca İnsanı Yoklar"

7K 372 80
                                    




45. HUZUR YALNIZCA
İNSANI YOKLAR

Eteğimi düzeltirken suratımda yarım bir gülümsemeyle kafenin kapısından içeri girdim. Yaklaşık bir saattir, yani Kıvanç'ın evinden çıktığımdan beri suratımda aptal bir gülümseme varken sallana sallana yürüyordum. Yolda kavga eden çift görmüş, bağrışan esnaflara şahitlik etmiş olsam bile yüzümdeki sırıtış, hiç silinmemişti.

Sanki bunca zamandır eksiktim ve eksik parçamın ben dışında herkese korku salan bir üsteğmen olduğunu kuşlar bana fısıldamıştı. Mutluydum. Gariptim ama hafiflemiş gibiydim. Kıvanç'ın beni bebeği gibi seven yanının dışında içinde sakladığı o adama da ulaşmış olmanın keyfini sürüyordum. Günler sonra ben, huzuru tadıyordum aslında.

Garson yanıma gelerek siparişimi sorduğunda, menüye bakmamış olmanın verdiği kayıtsızlıkla "Şimdilik bir çay," dedim kısık bir sesle. Yirmilerinin başında olduğu belli olan kız, "Çayımız taze değil yalnız," diye cevap verdiğinde, "O zaman bir limonata alayım ben," dedim aynı şekilde. Kızın suratı gerildi ve bozulmuş bir ifadeyle, "Efendim limonumuz da kalmadı, sevkiyat bekliyoruz," dediğinde gülümsememi engelleyemeyerek "Soğuk ne getirirsen olur," diye mırıldandım. Böylelikle diyaloğumuz son bulurken kızın gerginliği yürüyüşüne bile yansımıştı. Çalışanları anlıyordum, sonuçta ürünün sıkıntısı onlara ait değildi. Onlar yalnızca siparişi teslim etmek ve almakla yükümlüydüler.

Kısa bir süre sonra kafede Dil Tengi'nin en sevdiğim ve duyduğum her an bana Kıvanç'ı hatırlatan şarkısı çaldığında hızlıca uygulamaya girdim ve ses kaydını başlattım. Hoparlörü ağzıma yaklaştırdığım an, "Kar yağar kar üstüne, derdim var dert üstüne. Cellat boynumu vurda yâr sevmem yâr üstüne," dedim hafifçe kıkırdayarak.

Birkaç dakika ya geçti ya geçmedi ki önüme buzlu bir kola bırakıldığında Kıvanç da bir ses kaydı atmıştı bana.

Kıvanç, mırıltıyla "Ucun yok, bucağım yok. Saklımdasın ey yâr, haberin yok." diyordu ses kaydında. Genzinden gelen pürüzlü sesi aklımı başımdan alırken yutkundum.

Daha az önce gördüğü, tüm geceyi birlikte geçirdiği birini hemencecik özler miydi bir insan? Mümkün müydü bu?

Ben özlüyordum, yanımda istiyordum onu her an. Elleri saçlarımda, dudakları tenimde ve kalbi kalbime yaslı olsun istiyordum. Günler, aylar, yıllar geçsin, biz hep öyle kalalım istiyordum.

Kıvanç'a "Ne yapıyorsun?" diye bir mesaj attığımda, hızlıca karşılık verdi ve kısaca konuşmaya başladık.

Kıvanç: Birkaç evrak işleriyle uğraşıyorum güzelim, sen ne yapıyorsun?

Kıvanç: omzun acıyor mu?

Mesajını görür görmez bir kahkaha attığımda insanların bakışları direkt olarak üstümde toplanmıştı. Gülüşümü saklayarak yerimde dikleştim.

Münire: yok, çok değil ama bir dahakine ısırmak istemeyebilirsin sanki...

Münire: Edward Cullen ile sevişen Bella gibi hissediyorum kendimi almdşskdşslflr

Kıvanç: Edward Cullen mı?

Kıvanç: O piç kim?

Kantinci Komando - Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin