"26 - Asker Yolu Gözlemek"

8.8K 408 96
                                    




26. ASKER YOLU GÖZLEMEK

🪶 | Sorma, Kaan Tangöze.


Aradan geçen birkaç hafta sonrasında, Betül'ün buluşma mesajıyla uyanmış, yatakta oturarak Kıvanç'ın beni aramasını bekliyordum; çünkü demişti ki, bekle.

Seni arayacağım.

Ben de öylece bağdaş kurmuş, vize ödevimi hazırlarken onun beni aramasını bekliyordum.

İçimden bir ses bana sürpriz hazırladığını söylerken en derinlerime gömmeye çalıştığım yanım, beni hiç de iyi düşüncelerin denizine atmıyordu. Bilakis, bir şeylerin yine farklılaşacağını fısıldayan benliğim, hüznü fısıldıyordu bana.

Oysa bu geçen birkaç hafta, ilaç gibi gelmişti bana. Kıvanç zaman zaman penceremin aşağısına geliyor, kaldırımda oturup benimle sohbet ediyor ve tüm zorlamalarına rağmen ben de onunla dışarı çıkmıyordum.

Yine onu reddettiğim bir gece, "Liseli aşıklar gibi yolunu gözlüyorum resmen!" diye isyan etmiş ve beni gerçekten güldürmüştü.

Fakat onun ısrar ederken anlamadığı şey, benim bize zaman kazandırma çabamdı. Bu sırada zaten yaptıklarım yetmezmiş gibi birkaç yalan daha sıkıştırmıştım geçmişimle ilgili. Bir şeyleri düzelteyim derken daha da derine battığımı fark etmem, Kıvanç beni tam da görüntülü olarak aradığında oldu.

İçimde dönüp duran sözsüz bir şarkı vardı, kulağıma yerleşen melodi hasreti fısıldıyordu.

"Aramayı kabul et" tuşuna bastığımda Kıvanç'ın mavi beresi ve yüzündeki ışıldayan gülümsemesi beni de gülümsetti.

Parmaklarım özlemle ona dokunmak için havalanıp telefonun ekranına değdiğinde Kıvanç, "Saat sabahın sekizi ve sen hâlâ çok güzelsin," diye pürüzsüz, keskin sesiyle konuştu. Bu beni öyle mutlu etti ki zaten onun yüzüne dokunmak için yanıp tutuşan tenim sanki alev aldı. Ben cayır cayır yandım dokunamadığım teninde.

Kıvanç bana bakmaya devam ederken, başımı yana eğerek sulanan gözlerimi silmeye çalıştım ki bu, onun bana içindeki tüm şefkati gözlerine akıtmasıyla sonuçlandı.

Canı acır gibi, "Yapma böyle," dedi. "Silemiyorum yaşlarını ve sen bana inatmış gibi akıtıyorsun onları gözlerinden."

"Ama," diye isyan ettim. Sonrasında sözler dudaklarıma uğramadı, bambaşka şeyler canlandı. "Gel," dedim ona. "Gel, gidelim bir yerlere. Gel, özledim."

Kıvanç'ın arkasında koşturan erler komutanlarına bakmadan başları eğik şekilde, seri hâlde yanlarından geçerken Kıvanç, yine gözleriyle sevdi beni. Onun öyle bir bakışı vardı ki kalbinde ne varsa gözlerindeydi ve ben, o bakışına tüm karalarımı bağlıyordum.

Ama Kıvanç, siniri bozulmuş gibi başını iki yana sallarken "Bunu şimdi mi söylüyorsun, Küçük Hanım?" diye sordu. Sonuna kadar haklıydı bu söyleminde. "Cidden ben gidecekken mi söylüyorsun bunu?" dediği an göğsümde güçlü bir baskı hissettim.

Gidecek miydi?

Hızlıca oturduğum yerde doğruldum ve tırnaklarımı dişimin arasına sıkıştırdım. "Gidecek misin?" diye hızlıca bir soru döküldü dudaklarımdan bu sırada. "Nereye?" dedim akabinde, kısılan sesimle.

Sorum üstüne Kıvanç, gülerek göz kırptığında "Gizli bilgi, Münire'm." dedi muzipçe. İsmime yakıştırdığı eke sevinemeden bir yumru da boğazıma oturdu.

Bağrımdaki ağırlık ise öyle fazlalaştı ki ben, bir kara parçası, dipsiz suyun en derinlerine gömüldüm.

Gözlerime yaşlar hücum etmeden hemen önce "Tamam," diye fısıldadım. "Sen gelince buluşuruz. Hem benim sana anlatacağım birkaç şey var, anlatmadığım bazı şeyler oldu sana."

Kantinci Komando - Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin