35. BÖYLE RAKI SOFRASI OLMAZ
(Bölüm adı tamamen benim yorumum:')Gündüzün yaşanmışlıklarını gece siler, derlerdi. Hiç sevmediğim rakıyı yudumlar, anason kokusunu içime çekerken buna katıldığım pekala, doğruydu. Sesim çıkmıyordu belki bu gece ama aklım konuşuyordu benim. Bağırıyordu.
Aklım, Kıvanç'ın beni silah arkadaşlarına emanet etmeden önce "Saçının teline zarar gelirse götünüzden kan alırım!" ve "Sık sık arayıp durum kontrolü yapacağım, açmayan olursa şimdiden kendisini benim özel muameleme hazır etsin!" demesindeydi. Aklım, hâlâ bizim aramıza bir kara kedi gibi giren günlerdeydi.
Biçilmiş ömrümüzdeki sayılı günlerde, bizi birbirimizden uzak tuttuğu anlara yanıyordum. Ben onu belki erken bulmuştum ve belki bu, bir sorundu ama yine de o kara gecelerde avuçlarımı havaya kaldırıp onu bulduğum için dua etmeden duramıyordum. O benim için bir armağan, bir kaçış yoluydu.
Gümüş, omzuna yatan Betül'ün alnına yumuşak bir öpücük kondurduğunda hızla kaçırdım bakışlarımı onlardan. Yalan yoktu, canımı yakıyordu sevilen birini görmek; çünkü ona olan ihtiyacımı anımsatıyordu bana, onu istiyordum.
Uzun bir süre birine muhtaç kalmıştım. Bir insanın kolayca yaptığı bir şeyi yapmak bile bana imkansız gelir olmuştu. Bunun sebebi yalnız engelim değildi elbette, mental olarak öyle kötü durumdaydım ki tek başıma nefes almak bile zor gelir olmuştu o zamanlar.
O anları anımsarken iç çektim derince ve rakıdan daha fazla içemeyeceğimi belirttim bardağımı doldurmak isteyen İdil'e. Belki de şarap içsek keyfim yerine gelirdi çünkü ben rakıdan pek hoşlanmazdım ama öyle görünüyordu ki buradaki askerler, rakıya bayılıyordu.
Cengiz aniden ayaklandığında, Zeki Müren'den Yıldızların Altında parçasını söylemeye başlamıştı. Tek elinde rakı bardağı, diğer elindeyse anlamsız bir ipek mendil vardı. Sallaya sallaya söylüyordu şarkıyı. Bariz bir ritim karmaşası vardı ama bu kimsenin umrunda değildi, herkes eğlencesindeydi işin.
"Ne keder ne yas olur, yıldızların altında.
Çakıllar elmas olur, yıldızların altında..."Cengiz nefes almak için durduğunda yutkundum ve elimi havaya kaldırdım eşlik ettiğimi açık bir şekilde göstermek için. Bir diğer yandan da Betül'ün bana getirdiği ve mekanın küçücük tuvaletinde zar zor giydiğim uzun elbisenin eteğini düzeltmiştim.
"Yanmam gönlüm yansa da, ecel beni alsa da..."
Gözlerim bu sırada Gümüş'ün telefonundan beni çeken Betül'e kaydı, "Gözlerim kapansa da, yıldızların altında..." diyerek devam ettim. Herkes yüzünde kırık bir gülücükle sandalyelerinde hareketlenince bakışlarım taş duvardaki asılı saate kaydı.
Bugün dünya çok dardı bana, kalbimin odacıklarıysa daha dar. Bir kişi ya sığar ya sığmazdı oraya, sığdırdım. Kördüğüm ettim hislerimi, kapılara kilit vurdum.
Saatler aktı, şarkılar söylendi.
Komandolar yeri geldi marşlarını söylediler, yeri geldi göğsüm sıkıştı ama sustum. Zamanın akmasını, bir şeylerin düzelmesini bekledim ben yalnızca.
Ne zaman yanıma geldiğini anlayamadığım Cengiz, büyük avucuyla omzumu tutup hızla sarstığında "Hop, yengem!" dedi kulağımın dibinde bağırarak. "Uçtun, gittin! Bi' gel hele, türkü söyleyek!" dedi ve İdil'i gösterip devam etti. "Vallahi şu kumral ve sürekli ben her şeyi bilirim bakışı atan güzel hanım dedi, senin ses epey bir iyiymiş!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantinci Komando - Texting +18
Short StoryEvde, boş vakitlerinde sıkılan ve üniversitesi online olmuş bir kız eğlenmek için ne yapabilir? Bizim kızımızın, askerliğinde kantinci olan bir adamla eğlenmek istediği doğru, peki; ya yazdığı adam kantinci değil de bir komandoysa? Münire: PATATES M...