"33 - Kocam Kıvanç Tanrıverdi!"

7.9K 442 125
                                    



33. KOCAM KIVANÇ TANRIVERDİ

"Ya, anlamıyorsunuz, ben bir şey yapmadım!"

Başkomiser yardımcısı bir kez daha alnını kaşıdığında sandalyesinde geriye yaslandı ve birkaç saniye nefeslendi.

"Bak kızım," dedi sonrasında. "Poşette yalnız iki DNA var, biri senin ve biri de karaciğerinin bir kısmı vücudundan zorla çıkartılıp kara borsada satışı yapılan Kumru Tanyeri'nin. Kaldı ki Kurt çetesinin elinden kurtulan tek insansın sen. Bak, tekrar ediyorum; tek insansın."

Cevap vermedim. Sadece düşünmeye zorladım kendimi. Bu bataklıktan çıkmak için sağlam bir dal aradım.

Başkomiser yardımcısı olan Haluk abi, bana biraz daha yaklaştı ve uzlaşmak, beni ikna etmek adına kısık bir sesle konuşmaya başladı. "İtiraf et, kurtul kızım. Söyle, ne teklif ettiler sana da bulaştın bu kirli işlere? Ha yavrum, söyle, bitsin." Sesi şefkat doluydu ve vücut dilinden dahi yardım etmek istediğini anlayabilirdiniz ama ben, zaten suçsuzdum. Yalnızca bunu ispatlamam gerekiyordu ona.

Sinirle parmaklarımı saç diplerime daldırdım ve tüm gücümle kazıdım saç diplerimi. Düşün, dedim kendi kendime. Ben bu işe nasıl bulaşmış olabilirim?

Aklımın içine doluşan soru işaretleri, soğukla birlikte tüm bedenimi sarsarken "Haluk abi," dedim. "Üşüyorum."

Bana geldiğimden beri bir abi sıcaklığıyla yaklaşan Haluk abi, bir memura aracındaki küçük pikeyi getirmesini söyledi. Pikeyi beklerken soğuktan uyuşan zihnimi zorlamaya çalıştım ama sanki, durmuştu. Yine de "Haluk abi," dedim aklıma sızan bir düşünceyle. "O poşeti nerede buldunuz, bir şey var mıydı içinde?"

Haluk abinin kaşları çatıldı ve tükenmez kalemini bir defa çevirerek arkasını sertçe masaya bastırdı. "Ne yapacaksın?" diye sordu akabinde. Anlık olan zihnime sızan anılarla "Hiç fotoğraf buldunuz mu içinde," diye sordum. Alnında üç uzun çizgi oluştu ve gözlerine merak doluştu. "Birkaç kâğıt parçası," dedi sonrasında.

Bingo!

Yeniden ve yeniden, anahtar kelimemiz Deli Kurt'tu.

Polis memuru içeri girip bana pikeyi verdiğinde gergince gülümsedim ve birkaç dakikalık sessizlikten sonra bir adres verdim Haluk abiye, belirli bir zaman dilimiyle birlikte. Haluk abi birkaç polis memuruna araştırmaları için emir verdikten sonra benden bir cevap beklercesine suratıma bakmaya başladı.

Bu rezalet geçen ikinci günün içinde, içimdeki umutla anlatmaya başladım ona, aklımdaki her şeyi. "Bak, Haluk abi," dedim ona. Gözleri ilgiyle büyüdü ve dinlemeye hazır hâle geldi beni.

"Bu Kurt çetesinden bir adam var ve şey, biraz sevgilimle sorunları var, sanırım. Neyse, ben bu adamı aslında tanıyorum çünkü bu gerzek adam senin de bildiğin üzere beni kaçırmıştı. Çetesi kaçırmıştı yani. O adamın beni bırakmasının sebebi de asıl hesaplaşmak istediği kişinin kuvvetle muhtemel benim müstakbel kocam olması."

Duraksadım nefeslenmek için, ardından hızla devam ettim.

"Hemen konuyu toparlamak adına diyorum ki bu adam, ben size verdiğim konumda tünerken yanıma geldi ve poşeti öylece koydu kucağıma. Herifin eldiveni vardı, tabii ama o an bunu hiç umursamamıştım. Neyse işte, bu adam, çok ayıptır söylemesi ama başka ne denir bilmiyorum, piçin teki olduğundan bana açtırdı o kan izleri olan poşeti. E, salaklık da bende, açtım poşeti. O sırada benim tüm DNA işleri yuva yaptı herhalde orada. Ondan yani beni siz böyle tutuyorsunuz, hepsi yanlış anlaşılma. Benim suçum yok, oyuna geldim. Hem ne işim olur organ mafyasıyla, manyak adamlarla? KURAN ÜZERİNE YEMİN EDERİM Kİ O Pİ—"

Kantinci Komando - Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin