Part - 2🪶 | Senle Ben, Sinan Güleryüz
25 . İLK ÖPÜCÜK
Eli enseme tutunduğunda başım doğruca göğsüne, soğut metale sürttü. Onun ne olduğunu anlamak için bakmama gerek yoktu, künyesi olduğunu biliyordum. Kıvanç, ağırca yutkunduğunda ona destek vermek için iki köpürcük kemiğinin arasına işaret parmağımı sürttüm ve "İstersen anlatma," dedim ona anlayışla. "Ben anlatmadım, sen de anlatmayabilirsin."
Göğsü kısık gülüşüyle hareketlendiğinde başım kayarak çenesinin altına yaslandı. "Sen anlatmıyorsun çünkü sana iyi gelmeyeceğini düşünüyorsun ama Münire, ben, bu gece, bir sen beni anlasan iyi hissederim."
"Tamam," dedim keyifsizce, göğsünde elimi gezdirirken. "Anlat, ben seni anlarım." Çenesini başımın üstüne bastırdı ve derince bir nefes aldı. "O güzel dudaklarının arasında öylesine dökülen kelimelerin bana neler yaptığını bilsen böyle konuşur muydun, merak ediyorum." dediğinde kıkırdadım ve kaslı göğsüne avucumu bastırdım. "Konuşurdum," dedim net bir ifadeyle. Çünkü o, ışıksız odalarıma güneşin doğmasına sebep olan adamdı. "Ben, seni deli ettiğim her ihtimale sonuna kadar açığım!"
Çenesini başımdan çekerek gözlerime bakmak istedi ama yüzümü boynuna gömdüm, titredi. Ya soğuktan ya da nefesimden...
Durulduk. Öylece sessizleştik. Zaman zindan, yağan kar paylaşmadığım sırlarım oldu. Ne kadar süre sessizlik de bize yoldaş oldu, bilmiyorum ama koca avucu suratımın her yanını kapladığında konuşacağını anlamıştım.
Hazırlan, dedim kendi kendime.
Bu hayatta yaraları olanın sadece sen olmadığını öğreneceksin.
"Ablamla ben," diye başladı söze. Kaşlarımı çattım. Ablası mı vardı? "küçükken kabak tatlısını çok severdik. Sonra..." dedi ve yutkunmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Yoğunlaşan kar yağışı, omuzlarını dağ belledi ve tepesine tünedi. Bir elimi göğsünden taşıyarak karların yuva bildiği geniş omzunu kavramaya çalıştım ve destek verircesine sıktım, devam etti: "Ben bir şey yaptım, Münire ama ben, ona kıyamazdım; bilerek yapmadım. O nasıl benim onu kasten zehirleyebileceğimi düşündü, Münire? Benim ondan başka kimsem yoktu ki, kıyamazdım ben ona." diye öyle hızlı bir giriş yaptı ki anlatmaya, gözlerim şokla aralandı.
"Dur," dedim sertçe ve başım göğsünden ayrıldı. Tıraş olmaktan tahriş olmuş yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve ılımlı bir sesle "Bir kitabı, ortasından okumaya başlamazsın." diye tane tane anlatmaya çalıştım ona. "Önsözden başlarsın," Başıyla onayladı beni ve benden başka baktığı herkese korku salan gözleri, ilk defa bana aşılmaz dağlarını gösterdi ama biliyordum, o dağlar her ne kadar aşılmaz olsa da Kıvanç, benim için o dağların içinden geçen bir tünel bile yaratırdı. Kollarıma sıkı sıkıya tutunan kolları, bana bunu hissettirdi ve o "Tamam," dedi. "En başından anlatacağım."
Gülümsedim. Gülüşüm ilk defa canını yakıyormuş gibi başını çevirdi. "Bunu yapma," dedi bana.
Neden bahsediyordu? Kafam karışmıştı.
"Neyi?" diye sordum merakla.
Bir eli hâlâ belimdeylen diğeriyle başını ovuşturdu. "Bana ne yaparsam yapayım beni affedecekmişsin gibi hissettirme, bana bu güvenceyi verme. Yapma, Münire. Kanarım. İnanır, hep sende kalır ve gitmem ama ben kanmaktan, kandırılmaktan çok sıkıldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantinci Komando - Texting +18
Short StoryEvde, boş vakitlerinde sıkılan ve üniversitesi online olmuş bir kız eğlenmek için ne yapabilir? Bizim kızımızın, askerliğinde kantinci olan bir adamla eğlenmek istediği doğru, peki; ya yazdığı adam kantinci değil de bir komandoysa? Münire: PATATES M...