"15 - Sırrınız Güvende Komutanım!"

11.4K 568 122
                                    




15. SIRRINIZ GÜVENDE KOMUTANIM

Normalde uzun bir bölüm olacaktı ama bölümü böldüm. Yarın diğer bölüm geliiirr! Göreve gidiyoruz...


Kapı ardına kadar aralandığında, Mercan'ın binlerce kırıklıkla yara almış yüzünü gördüm. Gözlerime değen gözleri bu defa içimi yaktı. Savurduğu pembe saçlarıyla ilk defa tatlı olmak dışında benim için her şeyken sertçe "Gelme," dedim ona. Gelirsen her şey daha kötü olacak.

"Münire," diye mırıldandı titreyen sesiyle. İlk defa bana ne tatlım dedi ne de şekerim. Oysa hep öyle seslenirdi. Buna üzülmek istedi bir yanım ama diğer yanım şiddetle reddetti bu duyguyu. Bir çırpıda ayağa kalkmamı ve karşısına dikilmemi sağladı.

Protezim yatarken sıkıntı çıkardığı için onu çoktan çıkarmıştım ve Mercan'a doğru sekerek, giderken bir yerlere tutunmam gerekti. Onun gözleriyse hızla bacaklarıma kaydı ve ben tam o an yine dalga geçecek sandım. Ruhuma gizli gizli sızan korku,  tutunduğum beyaz çalışma masamın köşesini var gücümle sıkmama sebep olurken başımı iki yana doğru salladım. Konuşmasına dahi izin vermeden söze daldığımda, "Daha fazla seninle konuşmak istemiyorum, Mercan." dedim, net bir ifadeyle.

"Daha fazla canımın yanmasına sebep olmanı istemiyorum. Beni sevdiğini biliyorum ama sen beni hor görüyorsun. Senin gözünde arkadaşın olmaya layık olmayan engelli kızın tekiyim, gördüm bunu."

Mercan bakışlarını hızla kaçırdığında haklılık, canımı çok yaktı ama devam ettim: "Bu yüzden lütfen... Git. Daha fazla arkadaş kalmamızın anlamı yok."

Sözler benden çıkarken dudaklarımı yakmıştı da, Mercan'ın kalkanının kenarına bile zarar veremedi. Ona ulaşsın istedim hislerim ama birkaç sıyrıkla kalkanından süzüldü benim içimi yakan kelimeler.

"Öyle mi?" diye sordu bana. "Peki, ben gidince kim senin yanında kalacak? Kim seni bu küçük, rutubetli odandan çıkarıp asla giremeyeceğin mekanlara sokacak?"

Benim kelimelerim ona işlemedi ama onunkiler beni darmaduman etti. İstemeden sendelediğimde, ayağım yatağımın kenarına takıldı ve sertçe yere düştüm. Belimin acısıyla inlerken bana üstten bakan gözleri, içimdeki ateşi öyle bir harladı ki; kelimeler dudaklarımdan çıktığında kumlar, saatinin dışına doğru akmaya başladı.

Acılı çığlığımı bastırmaya çalışarak "Siktir git Mercan!" diye bağırdım. "Sana da, seninle tanıştığım güne de lanet olsun! Günlerce bu boktan deyip iğrendiğin evde yemek yedin, yatacak yerin yokken ben sana yatağımı verdim; yerde uyudum ben be! Bu mu senin arkadaşlığın?!"

Bu defa kalkanını delmekle kalmadım, zehirli oklarımı çıplak ellerimle göğsüne sapladım.

O da sendeledi ama düşmedi benim gibi.

Onun onu kurtaran bir bacağı, sağlayabildiği dengesi vardı sonuçta.

Bu eksiklik hissi beni mahvederken boğazım yırtılırcasına "DEFOL GİT!" diye bağırdım. Öyle bir bağırdım ki; boğazımda kendi emeğimle bir yangın başladı ve o yangın, iki dudak arama gelene kadar hızla yayıldı. Şimdi içimde söndürülemeyen alevler vardı.

Mercan hiçbir şey söylemeden çıkıp gittiğinde akan yaşlarıma lanet ettim. Sulanan gözlerim beni daha da sinirlendirirken bir sinir krizinin eşiğinde olduğumun farkındayım. Yatakla duvar arasında düştüğüm küçük göçükten sürünerek çıktığımda biçare telefonuma tutundu elim. Gözyaşlarımı silerek hıçkırığımı tutmaya çalıştım. O sırada Kıvanç'la olan sohbetimize girmiştim bile.

Münire: Ne zaman geleceksin?

Kıvanç çevrimiçi.

Kıvanç: Tam tarih veremem, sıkıntıdayız biraz.

Kıvanç: ve bir şey mi oldu, biri canını mı sıktı senin? Neden ilk sorduğun soru bu oldu?

Kıvanç: daha başka dalardın sen konuşmalara.

Münire: Şey,

Münire: Yoook, sadece merak etmiştim

Münire: Ayrıca ne sıkıntısı, neredesiniz ki?

Kıvanç: Vallahi şu an bir ağacın tepesindeyim, karanlığın çökmesini bekliyoruz.

Münire: AY O ZAMAN BEN SENİ RAHATSIZ ETMEYEYİM

Münire: HEM SEN BANA AĞACIN TEPESİNDE NASIL YAZABİLİYORSUN Kİ???

Kıvanç: Tek elle.

Kıvanç: Senin beni rahatsız ettiğin bir ihtimal bu gerçeklikte yok, Küçük Hanım.

Münire: HE BAŞKA GERÇEKLİKTE VAR YANİ???

Kıvanç: Güldürüyorsun, güldürme.

Münire: ayyy niyeee, at bir kahkahanın sesini de bakayımm

Münire: bir de görevde yanında nasıl telefon var acabaa?

Kıvanç: Her an yenge muhabbeti için açığımı kollayan dingilin tekinin başı bacaklarıma yaslıyken nasıl ses atabilirim Münire?

Kıvanç: Telefon işleri biraz karışık...

Kıvanç: Sen yine de bundan birine bahsetme.
:)

Münire: AYY GÜLÜŞE BAAKKK

Münire: Sırrınız benimle güvende komutanım, merak etmeyin...

Münire: neyse, ben seni tutmayayım ama şey,

Münire: Kıvanç.

Kıvanç: Söyleyin, Küçük Hanım.

Münire: Dikkat et.

Kıvanç: Edeceğime emin ol ve Münire,

Münire: Efendim?

Kıvanç: kimse için üzülme, kimsenin senin üzerine de gelmesine izin verme.

Kıvanç: Bu kim olursa olsun, tamam mı?

Kıvanç: söz ver bana.

Münire: Söz, vallahi izin vermeyeceğimm

Kıvanç: ne sözü bu?

Parmaklarım ekranda turladığında gülümsediğimin farkında bile değildim.

Münire: Küçük Hanım sözü.




HATA VARSA BİLMİYOM, BAKMADIIM
HIZLICA YAZIP YAYIMLADIM AŞKUŞLAARRR

OY ATAN ELLERİNİZİ ÖPİMM ❤️🥹

ig: arriaqhikayeleri/shiningdimension

Kantinci Komando - Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin