16. GÜMÜŞ PENÇEYE TUTUNAN
SEVDAÇAVUŞ GÜMÜŞ YAZICI, (sevdalı beyimiz)
ANTALYA/1996.Bir kelime yeter miydi her şeyi silip dökmeye? Ya da bir yakarış, isyan; bir yardım eli...
Onun bir kelimesi yetti bana. Gel, dedi; dağ olup önümde dikilen yollarımı çıkmazdan kurtardım. Belimde tek bir tabancayla, yedek şarjörüm dahi olmadan koştum ona çünkü o ilk defa bana dedi ki; ne olursun, gel.
Nasıl gelmezdim sevdamı karaya boyayan kadına?
Yüreğimi delip geçen sevdayı nasıl göz ardı edip de kulaklarımı kapatırdım yardım çığlıklarına? İki elim kanda olsa dahi, o yine seslense bana, yine koşa koşa gelirdim. Varsın, elimden canımı, canım bildiğim tek yoldaşım olan silahımı alsınlar, ben yine tüm yollarımı onun önüne sererdim. İstesin, sersefil hâlde önüne bile serilirdim ve o bunu biliyordu; göğsümü bir mermi gibi delip geçen kadın, Betül, bunu çok iyi biliyordu.
Ondandı ya bana seslenişi, ilk defa git, demeyişi...
Yüzüme bir yumruk daha yediğimde, ağzımdaki kanı yere tükürdüm. Yayvan bir gülüş peyda oldu suratımda ve tek gözümü kırparak oldukça ciddi, merak ettiğim bir soruyu yönelttim karşımdaki lavuğa.
"En iyisi bu muydu aslanım?"
Bu defa karnıma inen yumrukla gülümsemem genişlediğinde cıkladım. "Yok, bu da olmadı. Daha sert olamıyor musun koçum? Bir Türk askerine yakıştırdığın bu tüy dokunuşları mı?"
Yabancı adam üzerindeki bayrak rozetini düzelttiğinde bana yandan bakışlar atmaya devam etti ve beni yumruklayan adama, devam etmesini emretti ki bu, kahkaha atmama sebep oldu. "Ne oldu ulan lolipop?" diye seslendim yüksek bir sesle, rütbesini buradaki herkese konuşturan meymenetsize. "Elin acır diye vurmaktan çekiniyorsun da eniklerini mi yolluyorsun üzerime?"
Başta tepkisiz kalan yüz ifadesi, ban Türkçe bilmediğini düşüncesini aşılarken, kollarını sıvazlayıp yanıma yaklaşmasıyla derin bir nefes verdim. Sandalyede geriye yaslandığımda, "Ha şöyle be!" diye konuşmadan edemedim. "Biraz adamlığını göste—"
Aniden burnuma inen yumrukla inleyerek geriye doğru gittiğimde, dudaklarım sesli bir küfrü buyur etti aramıza. Burnumdan şiddetle akmaya başlayan kan, omzumdaki kirli beyaz tişörte damladı bu anda ve ben de vücudumu ele geçiren sinirle "Ulan götümü başımı zincirlerle her yere bağlamasaydınız ben seni top gibi sektirirdim de..." diye bağırdım.
Bir yumruk daha tam çeneme denk geldi.
Saatlerdir şiddet gören bedenim bir tepki için delirirken siktiğimin zincirlerini sökmemek için gergince yerimde kıpırdandım ve gözlerim, küçük pencere aralığına kaydı. Az kalmıştı. Neredeyse karanlık çökmüştü ve bu gece, onlar bilmiyordu ama biz de onların üzerine karanlık gibi çökecektik.
Burnumu omzuma bastırmamın ardından bir defa daha kan tükürdüğümde, rütbeli kel herife seslenerek "Andım olsun," diye fısıldarcasına konuştum. "Hiç beklemediğin anda, hiç beklemediğin bir şekilde geberteceğim seni. Gördüğün son yüz, benim yüzüm olacak."
Gözlerine öyle bir ifade uğradı ki; şerefsizin kabuslarını süsleyeceğime emin oldum. Bunda bir sorun yoktu, kabusları alabilirdi. Benim rüyalarına uğramak istediğim başka biri, bir kadın, hayır; güzeller güzeli Betül vardı. Ondan fazlasını da, gerisini de pek iplemiyordum.
Aradan bir ya da bir buçuk saat geçtiğinde, depo gibi bir yerde yalnız bırakılmıştım. Üzerimdeki kan kurumuş, birçok yara izine ev sahipliği yapan bedenim biraz da olsa dinlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantinci Komando - Texting +18
Short StoryEvde, boş vakitlerinde sıkılan ve üniversitesi online olmuş bir kız eğlenmek için ne yapabilir? Bizim kızımızın, askerliğinde kantinci olan bir adamla eğlenmek istediği doğru, peki; ya yazdığı adam kantinci değil de bir komandoysa? Münire: PATATES M...