3.BÖLÜM: KAN YEMİNİ

5.6K 468 261
                                    


3.BÖLÜM: KAN YEMİNİ!

"Bunlar kim?" Dedim şaşkınlıkla Kızıl Derililere bakarken. Mia kısık sesimle bana doğru eğildi ve sorumu cevapladı. Şu an hepimiz kamp alanının meydanında durmuştuk, Kızıl derililer ise ateşin başında bağdaş oturmuş Kurt Adamlardan biri ile konuşuyordu.

"Onlar bu ormanın yerlileri, aynı zamanda ölümsüzler. Onlarla iyi geçinmezsek sonumuz gelir, onlar ölümsüz oldukları gibi çok güçlüdürler. Onlarda da Kast Sistemi var, en tepede en yaşlıları vardır. Onlar en güçlüleridirler, aynı zamanda büyü konusunda oldukça bilgili ve tecrübeliler. Onların bir altı Anneler sonra sırasıyla çocuklar vardır. En alt kademe ise Suçlu ve Hainlerdir." 

Kaşlarım çatılırken Mia anlatmaya devam etti.

"Annelerin üstün görülmesinin sebebi güçlü olmaları, bu Kavimde ki kadınların çoğu anne olamaz. Bu çocuklar içinde geçerlidir, doğan çocuklar genel olarak doğduktan bir iki yıl sonra ölür, bazıları yaşar. Bunun için çocuklara ve anneler her şeyden çok değer verirler. Aralarından bazıları Vampir veya Vampir-İnsan melezi." Kaşlarım havalanırken söze girdim.

"Vampirlerle insanların beraber olması yasak, bu yasağı çiğneyen herkesi öldürdüler." Mia beni onaylarcasına başını salladı.

"Yasak zaten, ama yerlilerin gücü yüzünden kimse sesini çıkarmıyor. İlk vampirler bile sessiz kalırken diğerlerinin ses çıkarmasını bekleyemeyiz." Yüzümü buruşturdum. 

"Her neyse, Vampirlerle beraber olmalarının sebebi doğacak bebeklerin ölmesini bir nebze azaltmak. Çünkü bebekler doğduğunda zaten ölü olacakları için tekrar ölme gibi bir şansları yok." Dediğinde onu onayladım ve bakışlarımı onlara çevirdim. Vücutlarında ki dövmeler, giydikleri kıyafetler ve yüzlerinde ki yazılarla Kızıl Derililerin ataları oldukları açıkça belliydi. Biz ne konuştuklarını duyamıyorduk ama baya hararetli konuşuyorlardı, saat neredeyse akşam olmuştu.

Dedikoducu teyzeler bile bu kadar çok konuşmuyor.

"Catherina, seni çağırıyorlar." Ben düşüncelerime dalmışken kolumun dürtülmesiyle irkildim.

"Ne oldu?" Şaşkın sesimle ne ara geldiğini bilmediğim Ryan söze girdi.

"Kızıl Derililerin Atası seninle özel olarak konuşmak istiyor." Benimle? Kaşlarım çatılırken Ryan'ı endişeli bakışları eşliğinde büyük bir çadıra yöneldik.

"Beni iyi dinle, sakın yanlış bir şey söyleme. Onlar çok güçlü, seni kolaylıkla lanetleyebilirler ve bu lanet ölümle bitebilir." Ben ona şokla bakarken o beni çoktan çadırın içine itmişti bile. Neyse ya, ilk lanetlenişimiz değil.

Kendimi toparladığımda çadırın en ortasında minderin üzerinde bir çift oturuyordu, yüzlerinde tek bir kırışık bile bulunmazken gözlerinde ki bakışlar yaşlı olduklarını hemen belli ediyordu. 

"Gel, otur." Kadının nazik sesi ile küçük adımlarla tam karşılarındaki mindere nazikçe oturdum. Ortada küçük bir sehpa vardı ve üzerinde küçük bir çaydanlık ve üç tane fincan vardı. Adam beni ağır ağır süzdükten sonra gözlerini gözlerime çevirdi. Gözleri kan kırmızısıydı, en karanlık gecede bile parlayacak kadar güçlü bir kızıldı. Bedenim ürperirken adama odaklandım.

"Onlara benziyorsun." Duygusuz sesi ve dedikleri ile kaşlarım çatılırken bu defa kadın söze girdi.

"Duruşun Buz Lordunun duruşunu anımsatıyor, gözlerin buzulları ve gözlerinde ki bakış ise babanı anımsatıyor."

Bedenime yayılan sinir ile yumruklarımı sıkarken dişlerimi sıktım.

Ben babama benzemiyordum, benim duygularım babamın duygularına benzeyecek kadar acımasızca olamaz! Ben cani biri değildim, ben kötü biri değilim. Benim duygularım bir canavarın duygularına benzememeli.

"Ben babama benzemiyorum!" Sinirden kısık çıkan sesim ve hızlanan kalbim bir krizin daha habercisiydi. Adam dediklerimle gülerken bir fincan çay doldurdu kendine.

"Annene de benzemiyorsun, sen hiç bir akrabana benzemiyorsun Catherina." 

Sakinleşmem lazım, kalbime ağır gelen imaları görmezden gelmem lazım, belimi büken düşünceleri savurmam lazım. Gözlerimi yumdum ve sakinleşmeye çalıştım. 

"Benim kime benzeyip benzemem sizi alakadar etmez, siz babamın halkından değilsiniz. Benim halkımdan hiç değilsiniz." Dedim titreyen yumruklarımı daha da sıkarken. Adamın kan kızılı gözlerine alay bürüdü.

"Yanılıyorsun Buz Varisi, sen hayatta olduğun sürece bizim için bir tehditsin." Alayla güldüm, titreyen ellerimi gizleme gereksinimi duymadan masaya koydum ve öne doğru eğildim. 

"Koskoca ölümsüz kızıl derililer küçük Buz Varisinden korkuyor, ne skandal ama!" Keyifli sesimle adamın gözlerine nefret inerken kadın söze girdi.

"Bize karşı bu kadar dobra olma lütfen, biz sadece senin iyiliğini düşünüyoruz." Çadırı benim büyük kahkaham kapladı. Bu defa ikisi bana şaşkınlıkla bakarken tırnaklarımı tekrar avucuma geçirdim.

"Benim iyiliğimi daha babam düşünmüyor, kaldı ki siz düşüneceksiniz!" Adam da benim gibi öne eğildi.

"Baban seni hiçbir zaman sevmedi Catherina, sevmeyecekte! Sen onun için sadece bir utanç kaynağıydın, nefret ettiği kızıydın! Babanın en büyük düşmanı sendin! Sen babanın ilk defa nefret ettiği varlıktın!"

İrkilerek geriye doğru çektim bedenimi. Bir anlık sinirle kurduğu cümle tokat gibi yüzüme çarparken kalbimin sızladığını hissettim, bedenimi anlık bir titreme yayılırken avucumda ılık bir sıvı hissettim.

Adam bunu kendisinden beklemiyormuş gibi geri çekilirken alayla güldüm. Kadın bile eşinden bu denli bir çıkış beklemiyordu, irileştirdiği gözlerine eşine dikmişti.

"Evet, haklısın. Ben babamın en büyük nefretiydim. Ben, kızının buza hükmettiğini bilmesine rağmen onu ateşe atan adamın kızıydım. Evet, sevgisiz büyüdüm, evet hiçbir zaman o adamdan sevgi görmedim."
Adam yüzünü ifadesiz tutarken kadının titrek bakışları üzerimdeydi, acıyarak bakmıyordu, bu da bir şeydi. Bakışlarımı adama diktim ve alayla güldüm.

"Ve sen, andım olsun ki bu çadırda bana dediklerini asla unutmayacağım. Kanım üzerine yemin ederim ki bir gün yerleri değiştireceğiz ve ben seni en büyük acılarınla vuracağım! Sen ise yine bugün olduğu gibi sadece izleyeceksin!"

Kanla dolmuş avucumu açtım ve serçe masaya vurdum. Kanım anında masanın yüzeyine sızarken sırıttım.

"Kan üzerine edilen her yemin bozulmaz, ve bende yeminimi bozmayacağım." 

Ayağa kalktım ve bütün acılarıma rağmen yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim.

"İyi günler dilerim." Arkamı döndüm ve çadırdan hızla çıktım. Serin hava yüzüme nüfus ederken çadırdan uzaklaşmaya başladım, herkes dağılmıştı bile.

Ellerimdeki kan kururken çadırıma yöneldim. 

YIKIM SEREMONİSİ SERİSİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin