Tek isteğim okumak ve kendi ayaklarımın üzerinde durmaktı. Bu hayali kurmuş olmak hata mıydı yoksa? Herşey tek gecede değişebilir mi? Değişebilir daha güzel olacaksa neden olmasın ...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SEYRAN'dan
Annemin bana acıyarak seslendiğini duyarak uyandım. Sırtım ve karnım çok fena ağrıyordu, acıyordu. Başım dönüyordu, ve acıyordu.
"Kızım benim Seyran'ım, annem" güçlükle konuştum.
"Annem, yüzümde iz varmı?"
"Yok kızım, akça pakça yüzün. Boynun sadece morarmış." Başımda ağlıyordu. Kadın zaten hastaydı, birde benimle uğraşıyordu, insanlıktan yoksun varlık yüzünden.
"Ağlama annem, iyiyim ben"
"Seyran, kocan ya anlarsa yavrum"
"Anlarsa anlasın anne boşver, biz düşünmeyelim bunları."
"Baban az önce evi inletti, ablanı da dövdü, ablan babana neden Seyran'ı dövdün dedi. O da diğer odada kilitli. Ne olacak kızım böyle.
"Ağlama annem üzülme sen"
Odanın kapısı gür bir sesle açılınca, babam denilen varlık girdi içeri. Seslice bağırdı.
"Kalk lan, kalk! kalk! Kocan geliyor! Bana bak Seyraaan! Eğer kocanın bu olanları az biraz! Bak az biraz diyorum haa! Öğrendiğini duyayım! Ablanı da, ananı da elimden kimse alamaz bilesin!"
"Hastasın sen!"
"Ulan arsız, ulan! Sen ne!" Diye bağırdığı sırada lafını, çalan kapı böldü. Annem kapıya koştuğunda babam saçımdan tuttu çekti. Zaten zonklayan beynim tekrar yandı.
"Ben seni uyardım Seyraan. Kocana yaralarını göstermeyeceksin. Kendine baktırma! Ablanın ölümü benim elimden olur"
Odada yalnız kaldığımda, zorlukla kalkıp aynaya baktım. Yüzümde birşey yoktu. Boynumda morluk, sırtımda da kızarıklık ve küçük sıyrıklar vardı, kıyafetim kalındı ve üzerinden vurduğu için, daha önce olanlar gibi çok iz bırakmamıştı. Karnımdaki ağrı gittikçe şiddetleniyordu.
Buradan bakıldığında hiçbir şeyim yokmuş gibi duruyordu. Mutsuz yüzüm hariç, yıllar sonra yeni gülen ama artık gülmeyen gözlerim hariç, acıyan bedenim ve ruhum hariç. İçime akıttığım gözyaşlarım hariç, kopan saç tellerim hariç, dökülen kirpiklerim hariç. Bu halimle yere yığılmam gerekirken zorlukla kendime eziyet edip, ayakta dik durmaya çalışmam hariç...
Kendimi düzeltip, boynu kapalı bir kazak giydim. Salona geçtim, Ferit beni gördüğünde ayağa kalktı. Sarıldı, inlememek için kendimi o kadar çok sıktım ki yere yığılacaktım. Sımsıkı sarılmıştı, sırtım yandı, ağlamak istedim. Ayrıldığımızda hiçbir şey yokmuş gibi konuştuk. Topluca kahvaltıya geçtik, babam ablamın odada dayak yemiş ve baygın yattığını değil de, markette olduğunu söyledi. İçim kaynıyordu. Yemek yerken aniden masadan kalkıp banyoya koştum, boğazımdan zorlukla geçen iki lokmayı kusmuştum. Annem yanıma geldiğinde beni zor toparladı. Babam benim hiç kimseye birşey belli etmeyeceğime o kadar emindi ki. Yerinden bir an bile kıpırdamadı. Korkaktım ben, zavallı korkak, işe yaramaz, laftan anlamaz, dayakla terbiye edilirdim. Korkaktım çünkü, ama haberi yoktu. Bu saatten sonra sadece onun gözünde öyleydi, insan kendi gözünden, kendini nasıl görmek isterse öyle hissederdi. Ben korkak değildim.