Kıyamet

2.1K 218 118
                                    

•Vote ve yorumları unutmayın,iyi okumalar.🖤

Gerçekten kıyamet kopuyor sanarak uyanmıştım. Ki sanırım gerçekten İsrafil Sur'a üflese bu kadar ses çıkardı.

Bir anda çok yüksek bir seste çalan sirenle gözümü açmış,kendime gelemeden odama giren askerin bana  "Kalk! Kalk! Kalk!" şeklinde bağırmasıyla hücreden alelacele çıkmıştım.

Çıktıktan sonra bile kendime gelecek vakti bulamamıştım. Bloktaki herkes ortak alanda toplandığından bir anda 43 kişinin arasına düşmüştüm. Ayrıca yüksek sirenle beraber tüm blokta yanıp sönen kırmızı ışık görüşümü toparlamamı zorlaştırıyordu.

Hücrelere giren askerler odaları tam anlamıyla ebesini sikerek ararken ortak alandaki askerler sıraya geçmemiz konusuna bağırıyordu.

Sol gözümü kaşıdım,hâlâ dağılmış saçlarımla öylece ortada durduğumdan gelip geçen herkes bana çarpıyordu.

Biri kolumdan tuttuğunda arkamı döndüm. Pelin ise bana hiçbir açıklama yapmadan arkadaş grubunun olduğu yere çekiştirdi beni.

Tomrislerin yanına ilerlediğimizde sonunda kolumu bırakıp bana döndü. Ona saf saf bakarken "İyi misin?" demişti şimdiyse.

"Ulan acaba rüya mı görüyorum?" diye düşündüm bir süre. "Nasıl bir saçmalık öbeğinin içindeyim şuan?"

"Noluyor?" dedim sonunda,gözlerim kızların üstünde dolaşırken.
"Biri öldürüldü." dedi yüksek sesle. Çalan sirenden dolayı birbirimizi duymamız çok zordu.

Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken "Kim?" dedim ister istemez. Pelin "Bilmiyorum." der gibi omuz silkti.

Kafamı kaşırken gözlerimi etrafta gezdirdim. Hâlâ şaşkın hissediyordum.

Bakışlarım tekrar kızlara döndüğünde Tomris,Su ve Pelin'in bana olan bakışlarını yakaladım. Tam o an onlarla olan ilişki durumumu hatırlayıp birkaç saniye dumur oldum. Bakışlarım anında sertleşirken gözlerimi mavi gözlere sabitledim.

Ben ona bariz bir öfkeyle bakarken onun bakışları yorgundu. Göz altı torbaları şişmiş,gözlerinin altı kızarmıştı. Sanki beyaz değilmiş gibi teni daha da soluklaşmıştı. Arkasındaki hücrenin duvarına yaslanmış vücudu da aynı yorgunluk izlerini taşıyordu.
Onu böyle görmek canımı yaktığında bakışlarımdaki öfke de kırıldı.

Sanki o kırılmayı anlamış gibi hafifçe kaşlarını çattı sarışın kız. Konuşsa,sarılsa belki.. Yapmadı,gözlerini arkama,telaşlı insanların koşuşturmasına sabitledi.
Yine terk edilen ben oldum.

Gözlerim kısa şekilde Su ve Pelin'i de turladı. Su beni izlerken Pelin'in gözleri hâlâ kimin öldüğünü çözmek istercesine arkada oyalanıyordu.
Su'yla göz teması kurmak istemediğimden arkamı dönüp birbirlerine çarpan mahkumlara ve onlara bağırıp bir yerleri dağıtan askerlere baktım.

Beynim yavaş yavaş çalışmaya başlarken olayı düşünmeye başladım. Kim öldürülmüştü cidden? Kızlar bilmediğine göre bizim bloktan değildi.

Ölüm deyince aklıma gelen ilk ismi aradı gözlerim,Rüya neredeydi?
Karmakarışık insanların arasında onu görmeye çalışmak imkansızken önümden geçen bir mahkumu durdurup "Kâbus'u gördün mü?" dedim.

Başını iki yana sallayan kadın arkasını dönüp ilerlerken arkamdan gelen gülme sesiyle kaşlarımı çattım. Omzumun üstünden arkaya baktığımda başını duvara yaslamış Tomris'in alaylı bakışlarıyla karşılaştım.

Yanlış anlamıştı. Kâbus'u merak ettim sanmıştı. Öyle olsa da olmasa da,ona açıklama yapmazdım.
"Ne var?" dedim bu yüzden ters bir sesle.
O ise "Endişelenme." dedi. "Emin ol o ucubeye kimse yaklaşmaz."

Kaşlarım daha da çatıldı. Tüm vücudumu ona döndüğümde o da kafasını duvardan çekip dik tutmaya başlamıştı.

Ona doğru bir adım atıp "Asıl ucube kim acaba?" dediğimde sesim öfkeli çıkmıştı. Ne olursa olsun beni korumuş olan bir insanı ezdirmezdim.

Tomris tek kaşını kaldırıp bana doğru bir adım attığında aramızda mesafe kalmamıştı.

"Kendi sevgilisini hain ilan edip dinlemeden terkeden arkadaş olabilir mi acaba gerçek ucube?"
Alaylı tonda söylesem de mimiklerim sertti. Tomris'in de tüm yüz hatları gerildi.

Dişlerini sıktığını anladığımda sinir bozucu bir şekilde gülümseyip arkamı döndüm.

Rüya'nın hücresinin olduğu taraflara ilerlerken onu bulmayı diledim. Zaten eğer odasından çıkarıldıysa odasına yakın bir şekilde oturmuş veya beni aramış olduğunu düşünüyordum.

Gözümle geçtiğim her yeri ararken ilerlemeye devam ettim; Fakat ne Rüya'yı,ne de Rüya'yı gören birini bulabildim.

<•>•<•>•<•>

Karmaşayla geçen birkaç saatin ardından arama bitmiş,askerler bloklardan çekilmiş ve şu sikik kırmızı ışık/siren ikilisi kapatılmıştı.
O ikisi ve askerlerin bağrışmaları sayesinde kafam şişmişti.

Oturduğum masada gözlerimle etrafı turluyordum fakat Rüya hâlâ yoktu.

Ortak alanda yerdeki dağılmış eşyaları toplayan iki kadının konuşmasında aradığım isim geçtiğinde onları dinlemeye başladım.

"Ne olduğunu duydun mu?" demişti kilolu olan karşısındakine.
"Biri ölmüş." diye karşılık verdi diğeri.

"Biri,biri de;Kim ölmüş biliyor musun?"
"Yok."
"Zerrin'in ekipten Suzan'ın kafasını ütüye basmışlar." dediğinde karşısındaki kadın şok ve iğrentiyle yüzünü buruşturdu.

Ben de çok şaşırmıştım,buradaki ütüler korkunçtu. (Ütünün fotoğrafını bölüm sonuna koydum,kafanızda canlandırmanız için.) Ütüye basmak? Bu daha da korkunçtu.

Hayal ettiğimde bedenimden geçen ürpertiyle titredim,karşımda konuşan kadının son dediğiyse o titremeyi iyice arttırdı.

"B bloktakiler Kâbus yaptı diyorlar."



•Kitap/Bölüm hakkındaki fikirlerinizi alayım? HEPİNİZ YAZAR MISINIZ 👹👹

•Satır arası yorumları arttırmaya çalışırsanız çok sevinirim canlarım,okuyup geçmek yerine etkileşimi arttırırsanız mükemmel olur!

•Size şöyle söyleyeyim,hapishanede biri öldürülürse ne oluyor hiç bilmiyorum. Yani eğer çok abartı yazdıysam da sorgulamadan okuyun canlarım,yazarınız sıfır bilgiyle yazıyor.

•Bu sefer kısa sürede attım,ayrıca bir sonraki bölüm de hızlı gelecek :D

•Kontrol etmeden atıyorum.

Mahkum (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin