Söylecek çok şey vardı ama söylememeye karar verdim."
Franz Kafka...
~🍐 ~
"Esselamu aleykum ve rahmetullah ." Öne sağ tarafa sonra sol tarafa doğru selam verdik. "Esselamu aleykum ve rahmetullah." Avuç içimi yüzüme yaslayarak, ayetel kürsi okudum. Sonra tesbihat ederek Allah'a dua ettim. Şükrümün sebebi bana nasip ettikleriydi.
Beraber seccadeyi katlayarak kenara koyduk. En son ki konuşmamızdan sonra hiç bir şey olmamış gibi namaz kılmıştık. Şimdiyse beraber mutfağa geçiyorduk. Kendimi fazlasıyla kasıyordum. Aynı şekilde o da. Ona dönerek, "Aç mısın? İstersen yemek yapa bilirim." Dedim. Önce sadece baktı. Sonra, "Ben aç değilim ama sen açsan yemek yapmanda yardım ede bilirim." Dedi.
"Yok ben de aç değilim. Kahve ister misin peki? Ya da çay?"
"Yardım edeceksem beraber çay içeriz." Başımı salladım. O çay bardaklarını çıkarırken ben çay suyunu ısınması için ocağa koymuştum. Ellerimi arkadan tezgaha yaslayarak ona döndüm.
"Görevin nasıl geçti?" Diye sordum. Asıl sormak istediğim 'neden beni bir gece yarısı aradın?' Olacaktı. Benim aksime sandalyeye oturarak alttan bana baktı. "Her zaman ki gibi işte. Dağ, taş, avlamaca falan."
Öyle sıradan söylediki görende dağda ceylan avladı sanacak.
"Senin günlerin nasıldı peki? Duyduğuma göre Ayçinle restoranda çalışıyormuşsunuz. Onuda şans eseri duydum. Duymasam söyleyeceğin yok küçük hanım."
"Ya aslında daha yeni çalışmaya başladık. Sende görevde olunca anlatamadık. Bir de sen gittinden sonra eve nişan için hayırlı olsuna gelen giden çok oldu. Başımız tamamen karışıktı yani."
Başını salladı. "O gece...Durup dururken neden beni aradın?" Diye sordum. Daha fazla içimde tutamamıştım. Omuz silkti önce. Sonra başını öne eğdi. "Bilmiyorum..." içine çektiği nefesi sesli verdi. "Öyle bir anda karşıma çıkı verdin. Önce uykularımı sonra zihnimi ele geçirmiş gibiydin. Nereye baksam seni hatırlıyordum. Bir de en çok neden bu evliliğe evet demeni düşünüp duruyordum."
Bakışları bana döndü. "Birileri seni bu evlilik için mecbur mu ediyor? Eğer öyleyle söyle bana bir çaresi elbet bulunur."
Çaresi var mıydı bilmiyorum ama tek bildiğim tamamen korktuğumdu. Amcamın beni öldürmesinden korkuyordum. Eğer söylersem Ali Timur olmadığı bir zaman diliminde beni tek yakalar ve....Haberlerde ismim çıkardı. Ben ölmek ve her kesin beni öyle tanımasını istemiyordum.
Karşımda bana güven vererek bakan Ali Timur, "Hiç kimseden korkmana gerek yok biliyorsun değil mi?" Sonra başını yana eğerek, "Her ne olursa olsun. Kalbim sana kırılsa bile gölgem hep peşinde olur...Canını yakanı yakarım Gülçin. Buna ben de dahilim." Dedi.
Demesiyle beraber iliklerime kadar hissettiğim şefkati gözlerimi doldurdu. Hemen arkamı dönerek, "Kendimi henüz hazır hissetmiyorum. Bana biraz zaman vere bilir misin?" Diye sordum. Kolay değildi birine özelliklede sevdiğim adama tehdit ediliyorum, tacize uğradım demek. Yemin ederim hiç kolay değildi.
En çokta Ali Timur'un vereceği tepkiden deli gibi korkuyordum. Bana kötü gözlerle bakar mıydı? Diğerleri gibi ne yaptında karşılığını böyle aldın der miydi? Bırakırmıydı babam gibi? Sahi benim babam neredeydi? Neden beni, bizi bir başımıza bırakmıştı. Neden annemin cenazesine bile gelmedi?
Neden, neden, neden. Cevabı olmuyan ya da henüz bulamadığım sorular. Kaldı geriye cevapsız sorular....
Bu yüzden Ali Timur'a yaşananlar hiç yaşanmamış gibi baktım. Üstemeledi aksine, "Tüm zamanım sensin zaten Gülçin. Demem o ki, ben seni beklerim...Ama beklediğime değsin olur mu? Çünkü bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacak yer kalmadı bende.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZKURT
Tiểu Thuyết ChungHer başlangıç vedaya atılan ilk adımdır. Gülçin Erva ve Ali Timur'un hayatı ve hikayeleri gibi. BOZKURT İSİMLİ BÖLÜM BAŞLIĞINI OKUYUN! KİTAP HEM KOMİKLİK HEM DE DUYGUSALLIK İÇERİR. UNUTMAYIN BU BİR KURGUDUR