~ 🍐 ~
Küçük, yetim bir kız çocuğuyken zihnimde dolanan tek bir düşünce vardı.
Babasının sevmediği, terk ettiği birini kim severdi ki?
O zamanlar sevilmeyeceğimi düşünürken, şimdiyse böyle güzel sevildiğim için şükrediyordum.
Ali Timur bana hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğretmişti...
Aynanın karşısında durmuş, üzerimdeki beyaz gelinliğe bakıyordum. İki gün önce kına ve düğün için kolumu alçıdan çıkarmıştım. Bu yüzden kolumda hafif bir sızı vardı ama dayanılmayacak kadar değildi. Sade bir gelinlik seçmiştim. İçime sinen sadelikti. Elimi gelinliğimin üzerinde gezdirirken iç çektim.
Anneme benzemiştim. Tıpkı onun gibi gözüküyordum. Ona benzemek hiç bu kadar can yakmamıştı. Belki ona benziyordum ama o burada yoktu. Burada olması için nelerimi vermezdim.
Ben iç çekerek kendime bakarken, odanın kapısı tıklatıldı. Kendi evimde değildim. Muhammed babamlardaydım. Bana; seni baba evinden oğluma emanet edeceğim demişti. Bu yüzden şimdi Ali Timur'un odasındaydım. Gerçi odası artık gelin odası gibi olmuştu ama olsun.
"Gel." dememle içeriye Muhammed babam ve Hatice teyzem gelmişti. Hatice teyzeye hâlâ anne diyememiştim. Tıpkı Muhammed babam da olduğu gibi ona da içten hissederek bu kelimeyi söylemek istiyordum. O da beni zorlamıyordu zaten. Anlayış gösteriyordu.
İkisininde gözleri hemen dolarken, Hatice teyzem, "Benim kınalı kuzum gelin olmuş Muhammed görüyor musun?" diye sordu.
Muhammed babam göz altına bulaşan ıslaklığı silerek, "Görüyorum Hatice'm görüyorum. Kızımış büyümüş de yuvadan uçuyor." dedi. Sağ gözümden akan damlayla alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Belki öz annem ve babam burada yoktu ama onların yerini bilse hissettirmeyen birileri vardı karşımda.
Hatice teyzem yanıma gelirken, avuç içini yüzüme yasladı. "Hep mutlu, huzurlu bir yuvanız olsun kızım. Kurduğunuz bu yuva da Allah'a hayırlı kul, peygamberine hayırlı ümmet olun. Hayırlı evlatlar yetiştirin."
Baş sallayarak içten içe amin dedim. Sonra yanıma Muhammed babam geldi. Önce akan yaşlarımı sildi ilk günki gibi. Ardından, "Her daim yanında olacak, sırtını yaslayabileceğin bir baban olduğunu, baba evinin olduğunu unutma kızım." dedi. Sonra alnımdan öperek, "Allahım sizin her daim yâr ve yardımcınız olsun. Birbirinize layık bir eş olun her zaman." dedi.
Kapının tıklatılmasıyla içeriye Ayçin girdi. Üzerinde ona yakışan gri renkli saten, bol bir elbise vardı. Üçümüze bakarak, "A-ah! Gelini ağlatmayın demedim mi ama size? Kızım sen de ağlamasana! Makyajın akacak." diyerek kızdı.
Makyaj dediğine bakmayın. Yüzümde abartı duracak ve akacak derecede hiçbir şey yoktu.
O bizi azarlarken aniden gelen sesle ellerim buz keserken, kalbim pır pır atmaya başladı.
"Kim ağlıyor?" diye soruyordu Ali Timur. Onu görecek olmanın heyecanı tüm bedenimi kaplarken, onu gördüm. Üzerinde ona yakışan, bedenine tam oturan takım elbisesi vardı. Dağınık saçlarını özenle taramış, sakallarını kesmişti. Heyecanlı olduğu bir elinde tuttuğu çiçeğin titremesinden belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZKURT
General FictionHer başlangıç vedaya atılan ilk adımdır. Gülçin Erva ve Ali Timur'un hayatı ve hikayeleri gibi. BOZKURT İSİMLİ BÖLÜM BAŞLIĞINI OKUYUN! KİTAP HEM KOMİKLİK HEM DE DUYGUSALLIK İÇERİR. UNUTMAYIN BU BİR KURGUDUR