13.Bölüm

11.4K 1K 266
                                    

~ 🍐 ~

Geçip giden yollar sonucu eve varmıştım. Namazımı kılıp kısa bir duş almıştım. Üzerimde hava sıcak olduğu için kahverengi takım crop ve şort vardı. Bir elimle kendime yellerken, oturma odasına doğru ilerledim. Zeynep tüm defterlerini masaya koymuş ders çalışıyordu. Doktorluk okuyordu Zeynep.

Şehit düşen abisinin acısını yüreğinde hisseden Zeynep, başka abiler askerler şehit düşmesin diye doktorluk okuyordu.

Çocuk gibi masum bir kalbe sahipti Zeynep. Ve ben gün geçtikce bunu daha iyi görüyordum. Yanına adımlarken, "Kahve ister misin?" Diye sordum. Anlık bana bakarken, "Allah razı olsun. İstemiyorum." Dedi.

Her gün kendini fazlalıkmış gibi gören kız vardı karşımda. Ne kadar öyle değilsin desemde inanmıyordu. Mesela geçen gün iş ilanlarına bakarken görmüştüm. Hatta bir yerle konuşmuştu. Yabancı dil bilgisini sorarken, Zeynep sadece İngilizce biliyorum demişti. Sonuç işe almamışlardı.

Neymiş efendim, iki tane dil bilmesi gerekiyormuş. İngilizce ve Rusca. Çok saçmaydı.

Bu yüzden ona bizim restoranda çalışmayı teklif etmiştim. Ayçin işten okulu yüzünden ayrılmıştı. Onun çalışmaya zaten ihtiyacı yoktu. Ben ve Dicle herkese yetişemiyorduk. Restoranda sadece 4 tane garson vardı. Ve üçü zaten ben Dicle ve Ayçindi. Akşin hamile olduğu için işten ayrılmıştı.

Bu yüzden Zeynep'inde bizimle çalışmasında bir sorun yoktu.

"Zeynepciğim, benden çekinmene hiç gerek yok. Bunu biliyorsun değil mi?"

Bana tebessüm etti. Geldiğinden beri yüzünden asla tebessümü eksik olmuyordu. Bu onun maskesi haline gelmişti. Bir zamanlar ben de böyleydim. Ama artık değil. İnsanı sevgi değiştirirdi. Şimdi de sıra Zeynepteydi.

"Biliyorum ama bu elimden gelen bir şey değil ki. Alışmışım." Yüreğim cız etti. Koltuğa oturarak ona baktım. "Bir zamanlar ben de böyleydim..." dedim. Elindekileri hemen bir kenara koyarak beni merakla dinlemeye başladı.

"Bir başına büyümeye çalışan bir kız çocuğuydum. Sevgiye muhtaç, şefkate aç biriydim. Ta ki bir gün Muhammed amcamla karşılaşana kadar." Bu cümlemden sonra tebessüm etmeye başladım. Ben Muhammed amcamdan ne zaman konuşsam hep tebessüm ederdim.

Muhammed amca sadece yüreğimi iyileştirmemişti aynı şekildi benden çalınan gülüşümü geri getirmişti.

"Her gün yanına uğrar, onunla iletişim kurardım. Bana Allahı, peygamberimizi anlatırdı. Peygamber efendimizin (s.a.s) çektiği acılara nasıl göğüs gerdiğini anlatırdı." Ona doğru döndüm. "Onunla kurduğum iletişimler sonucu bu gün böyleyim ben. Eğer o gün ben ağlarken yanıma gelmeseydi şuan çok farklı biri olurdum. Ona o kadar çok şey borçluyum ki...Bir insan içine kapanmamalıdır Zeynep. İnsan içine kapandığı yerden daha fazla yara alır."

Derin bir nefes alarak, dışarıya bakmaya başladım. "Çünkü insan içine kapandımı bu sefer nefsiyle konuşmaya başlar. Nefis insanın en büyük düşmanıdır. İçten içe seni kemirir durur...Bu yüzden içine kapanma aksine benimle konuş. Konuşmaya çalış. Eğer bu gün o illet yerden kurtula bildiysen Allaha çokca şükret. Çünkü o halde olan ve kurtarılmayı bekleyen çok insan var."

Ne yazık ki, dünyada vicdandan yoksun fazla insan vardı. Ve bu insanlar bir gün çok ah çekecekti....

********

Ayyıldız timi günler süren yorucu nöbetten sonra odalarına çekilmiş mışıl mışıl uyuyordu. Bu durumdan en çok hoşnut olan Alphandı. En çok onun için zorlu geçmişti. Durmadan zihni fısıldamış durmuştu. En yakın zamanda bir psikoloğa gitmek için randevu almıştı.

BOZKURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin